evrim-gercegi
  Yanılgılar ve Gerçekler
 

EVRİM TEORİSİ- YANILGILAR VE GERÇEKLER

Evrim Teorisi Karşıtı 10 İddia ve Cevapları

Evrim ve Ateizm Karşıtı En Saçma 10 İddia - Bölüm 1

Bilim ve Ateizm Karşıtı En Saçma 10 İddia - Bölüm 2

 Evrim Teorisi: Gerçekler - Bölüm 1 - Yaradılışçıların İddialarına Cevaplar

Evrim Teorisi: Gerçekler - Bölüm 2 - Zaman Kavramı ve Büyük Sayılar

Evrim Teorisi: Gerçekler - Bölüm 3 - Yaradılış Neden Okullarda Öğretilmemelidir?

Evrim Teorisi: Gerçekler - Bölüm 4 - Hayatın Başlangıcı ve Abiyogenez Teorisi

 

Birkaç Evrim Karşıtı İddianın Cevapları

İddia 1: “Evrimcilerin insan ile maymun arasındaki genetik benzerlik konusunda kullandıkları bir diğer örnek ise insanda 46, şempanze ve gorillerde ise 48 kromozom bulunmasıdır. Evrimciler, kromozom sayılarının yakınlığını evrimsel bir ilişkinin göstergesi sayarlar. Oysa eğer evrimcilerin kullandığı bu mantık doğru olsaydı, insanın şempanze kadar yakın bir akrabası daha olması gerekirdi: Patates. Çünkü patatesin kromozom sayısı maymununkiyle aynıdır: 48″

Bu iddiayı kullananlar:

1. Elif Kıral, Zafer Bilim Araştırma Dergisi, http://www.zaferdergisi.com/article/?makale=1933
2. ***, http://www.harunyahya.org/Makaleler/genom.html

Cevap: İlk olarak şunu belirtmek isterim ki elbette sadece kromozom sayısına bakarak canlılar arasında akrabalık olduğu sonucuna varılamaz. Daha sonra konuya girelim. Normalde kromozonların uçlarında telomer denilen yapılar vardır. Fakat yapılan araştırmalarda insanlardaki 2 numaralı kromozomun ortasında bir yerlerde telomer olduğu görülmüştür. Bu da insanlardaki 2 numaralı kromozomun iki kromozomun birleşmesiyle oluştuğunu göstermektedir. Yani insandaki kromozom 2, şempanzelerin 2A ve 2B kromozomlarının birleşimidir (1).

Ama kromozom sayısının da hiçbir anlamı yok diyemeyiz. Mesela insanda 46 krmozom varken şempanzede 146 kromozom olsaydı böyle bir akrabalıktan bahsetmek mümkün olmazdı diye tahmin ediyorum. Ama insandaki 2 numaralı kromozomun iki kromozomun birleşmesiyle oluştuğunun bilinmesi bu akrabalık tezini desteklemektedir.

%98-99′luk benzerlik kromozom sayısına bakarak değil, genom üzerinde teker teker nükleotidler incelenerek yapılan uzun araştırmalar sonucunda varılıyor. Yani patatesin veya moli balığının kromozom sayısının konuyla hiçbir ilgisi yok. Önemli olan genom içindeki genetik bilgidir. Şempanzeler ile insanlardaki benzerlik genetik bilgidedir.

İnsanlar ile büyük kuyruksuz maymunların ortak atadan evrimleştiği düşünülmektedir. Büyük kuruksuz maymunlar ailesine goriller, orangutanlar, şempanzeler ve insanlar girer. Bunların hepsinin ortak bir atadan evrimleştiği düşünülür. Bunlar içinde de insanlar ile şempanzeler en yakın akrabalardır. Bu türler arasındaki akrabalığı hem fizyolojik hem de genetik benzerliklerinden anlayabiliyoruz. İnsan genomu ile şempanze genomu çok büyük (kaba olarak %98-99 civarında) benzerlikler göstermektedir (2).

1. IJdo JW, Baldini A, Ward DC, Reeders ST, Wells RA, Origin of human chromosome 2: an ancestral telomere-telomere fusion. Proc Natl Acad Sci U S A 1991 Oct 15;88(20):9051-5
2. Chimpanzee Sequencing and Analysis Consortium (2005).
Initial sequence of the chimpanzee genome and comparison with the human genome. Nature 437: 69-87. (1 September 2005)

İddia 2: “Mutasyonlar küçük, rastgele, zararlı ve yıkıcıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Hiçbir yararlı veya yapıcı mutasyon olmamıştır ve olamaz. Bana bir tek mutasyon gösterki yapıcı olsun yıkıcı değil.”

Bu iddiayı kullananlar:

1. Cavit Yalçın, http://www.cavityalcin.com/cuma_yazilari_68.html
2. Bilim Araştırma Vakfı (BAV), http://www.bilimarastirmavakfi.org/imza_kampanyasi_ek1.html
3. ***, http://www.darwinizminsonu.com/mekanizmalar06.html

Cevap: Sadece bir tane değil birçok örnek vereceğim buna. Hem örneği hem de bilimsel kaynağını da vereceğim.

1. Mutasyon sonucu naylonu parçalama özelliği kazanan bakteri (1).
2. Mutasyon sonucu HIV enfeksiyonlarına ve AIDS’e karşı direnç kazanan insanlar (2,3).
3. İnsan kemiklerinin daha sağlam olmasına sebep olan mutasyon (4).
4. İnsanların kalp hastalıklarına karşı daha dirençli olasını sağlayan mutasyon (5).
5. Tek hücreli yaşamdaki yeşil algin çok hücreli yaşama geçmesine sebep olan mutasyon (6).

Aslında daha da fazla örnek verilebilir ama buna gerek olduğunu sanmıyorum. Sen zaten bir tane yeterli demiştin. Gördüğün gibi yararlı mutasyonlar vardır. Zaten bu argüman da AiG’nin yaratılışçılara kullanmamalarını önerdikleri argümanlar içinde bulunmaktadır. Yani kısacası mutasyonların hepsinin zararlı olduğu kötü bir yalandan başka birşey değildir.

1. Prijambada, I. D., S. Negoro, T. Yomo and I. Urabe. 1995. Emergence of nylon oligomer degradation enzymes in Pseudomonas aeruginosa PAO through experimental evolution. Applied and Environmental Microbiology 61(5): 2020-2022.
2. Dean, M. et al. 1996. Genetic restriction of HIV-1 infection and progression to AIDS by a deletion allele of the CKR5 structural gene. Science 273: 1856-1862.
3. Sullivan, Amy D., Janis Wigginton and Denise Kirschner. 2001. The coreceptor mutation CCR5-delta-32 influences the dynamics of HIV epidemics and is selected for by HIV. Proceedings of the National Academy of Science USA 98: 10214-10219.
4. Boyden, Ann M., Junhao Mao, Joseph Belsky, Lyle Mitzner, Anita Farhi, Mary A. Mitnick, Dianqing Wu, Karl Insogna, and Richard P. Lifton. 2002. High bone density due to a mutation in LDL-receptor-related protein 5. New England Journal of Medicine 346: 1513-1521, May 16, 2002. http://content.nejm.org/cgi/content/short/346/20/1513
6. Long, Patricia. 1994. A town with a golden gene. Health 8(1) (Jan/Feb.): 60-66.
7. Boraas, M. E., D. B. Seale, and J. E. Boxhorn. 1998. Phagotrophy by a flagellate selects for colonial prey: A possible origin of multicellularity. Evolutionary Ecology 12: 153-164.

İddia 3: “Darwin dediğiniz adamın Türkler hakkında neler yazdığını biliyor musunuz? Darwin bir mektubunda şöyle demiş: ‘Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum.’”

Bu iddiayı kullananlar:

1. Bilim Araştırma Vakfı (BAV), http://www.bilimarastirmavakfi.org/evrim/evrimteorikisatarih_2.html
2. ***, http://www.harunyahya.org/evrim/hy_Turk_Dusmanligi/dtd4.html
3. Ahmet Demir, http://www.ahmetdemir.com/m41.html
4. Cavit Yalçın, http://www.cavityalcin.com/dunya_siyaseti_09.html

Cevap: Bu metkupta geçen yazının orijinali şöyle:

The more civilised so-called Caucasian races have beaten the Turkish hollow in the struggle for existence. Looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilized races throughout the world.

Kaynak: Buraya tıklayın (F. Darwin, ed., The Life and Letters of Charles Darwin. New York, D. Appleton & Co., 1905.)

Ateist forumdan Hacı’nın (kendisi uzun yıllardır Amerika’da yaşıyor onun için İngilizce konusundaki yetkinliği göz önüne alınarak çevirisine güvenilebilir) çevirisi şöyle:

Kafkasyalı (beyaz ırk) denen daha medeni ırklar yaşam mücadelesinde Türk yalanını (abartısını) yenmişlerdir. Dünyanın pek uzak olmayan bir tarihte geleceğine bakarsak, sayısız aşağı ırkların üstün uygar ırklar tarafından yok edileceğini görürüz.

Görüldüğü ortada barbarlıktan falan bahsetmiyor. Orda kullanılan “hollow” kelimesinin barbarlıkla falan ilgisi yoktur. İstediğiniz sözlükten “hallow” kelimesinin anlamına bakabilirsiniz. Yaratılışçılar burda kasıtlı olarak çeviri üzerinde manipülasyon yapıyorve okuyucularını yanıltıyor.

Ayrıca sadece avrupalılar medenidir de demiyor sadece “daha medenidir” diyor ki bunda da söylediği zamana bakarsak haksız sayılmaz. Hatta rahatlıkla bunun bugün için de geçerli olduğunu söyleyebilirim.

Güncelleme (21.04.2007): Oulker rumuzlu bir katılımcı bu konuda önemli bir katkı yaptı. “Hollow” kelimesinin tercümesiyle ilgili bizim de hata yaptığımızı gösterdi. Kendisine bu katkısından dolayı teşekkür ediyorum ve bu konuda yazdıklarını direk olarak aktarıyor:

Davinci bey,

Darwin’in Türkler ile alakalı söylediği sözlerle alakalı Hacı’nın çevirisi de doğru değil. Bu cümlenin yanlış tercümesi hollow’un ayrı bir kelime olduğunun sanılması. Oysaki oradaki “hollow” beat hollow deyiminin bir parçası.

Beat someone hollow’un anlamı İngilizce de “vanguish completely” demektir. Yani Türkçesiyle hezimete uğratmak diyebiliriz. Hollow’da wholly’nin bozulmuş şeklidir. Birkaç sözlük sitesine bakılırsa zaten beat hollow’un anlamı anlaşılacaktır.

Örneğin bu Oxford’dan hollow

Hatta aşağıdaki bir kaç site Darwin’in bu cümlesini beat hollow için örnek cümle olarak veriyor.
http://everything2.com/index.pl?node=hollow
http://machaut.uchicago.edu/CGI-BIN/WEBSTER.sh?word=Hollow

Bu düzeltmenin, HY’nin çevirisinin daha da mantıksız, ilgisiz ve gerçekle alâkasız görünmesini sağlaması açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

İddia 4: “Evrimci bilimadamları evrim teorisini sahtekârlıklarla ayak tutmaya çalışmaktadır. Birçok sahte fosil oluşturulmuş ve bunlar evrim teorisi kanıtlamak için kullanılmıştır. Piltdown adamı, Nebraska adamı, Archaeoraptor gibi…”

Cevap: Tek gerçek sahtekârlık 1912′de Charles Dawson’ın orataya çıkardığı ve Piltdown adamı olarak adlandırılan sahte fosildir. Bu sahtekârlık 1953 yılında bilim adamlarının incelemeleriyle ortaya çıkarılmıştır. Tabiki bunun bu kadar uzun sürmüş olması bilim adına güzel bir örnek değildir. Ama bu sahtekârlığın ortaya çıkarılması ilerki yıllarda ortaya çıkan yeni teknolojik gelişmelerle mümkün oldu. Zaten ilerki yıllarda bulunan Australopithecus ve Homo erectus fosilleri Piltdown adamının insanın evriminde uygun bir yere oturmadığını göstermekteydi. Artan şüphelerle fosiller üzerinde incelemeler yapıldı ve sahtekârlık ortaya çıkarıldı. Piltdown adamıyla ilgili ayrıntılı bilgi için Piltdown Man başlıklı yazıyı inceleyebilirsiniz.

Bir de Nebraska adamı var. Ama bunda Piltdown adamında olduğu gibi bir sahtekârlık falan yok. Bilimsel bir yanlışlık var ve kısa sürede bundan dönüldü. Ama nedense yaratılışçıların arasında çok popülerdir. Nebraska adamıyla ilgili ayrıntılı bilgi için buraya ve buraya bakabilirsiniz.

Archaeoraptor, hakemli bilimsel dergilerde değil bir popüler bilim dergisinde yayımlanmıştır. Nature ve Science dergileri makaleyi reddetmiştir. Ama National Geographic hakem onayından geçirmeden kabul etmiştir. Ayrıca Archaeoraptor ile ilgili yazının ana yazarı bir bilim adamı değil National Geographic dergisinin sanat editörü Christopher P. Sloan’dır. Zaten 2000 yılında yani bu yazıdan 1 yıl sonra Nature dergisinde bu fosilin geçersizliğiyle ilgili bir makale çıkmıştır.

Sanırım şimdilik bu kadarı yeterli. İlerde yeni iddialara da cevap vereceğim. Eğer cevaplanmasını istediğiniz evrim karşıtı argümanlarınız varsa sunabilirsiniz.

İddia 5: ''Evrim Kuramı ispatlanamamıştır.''

Cevap: Bilimde kuramlar (teoriler), matematikteki veya mantıktaki gibi ispatlanamazlar. İspatlama kavramı halk tarafından yanlış anlaşılmakta, yanlış kullanılmaktadır. Bilim bir konudaki gözlemlerini açıklayan teorileri öne sürerken daha önce bilinen bilgileri ve gözlenen olayları önüne koyar. Bu olaylarla ilgili bazı bilimsel kanunları ve kuralları matematik, fizik, kimya gibi bilimlerin yardımıyla çıkarır. Daha sonra, bu gözlemi açıklamak için, bazı hipotezler ortaya koyar. Bazı hipotezlerin doğruluğunu ve tutarlılığını, gözlenen ve test edilen deneylerle destekler veya bazı hipotezlerin yanlışlığını ispatlayarak bunları çürütür. Defalarca desteklenen hipotezler “Bilimsel Gerçek” [scientific fact] haline gelirler.

 

 

Sonuçta bilim, teoriyi test edilen hipotezlerle ve gözlenen olgularla güçlendirir veya zayıflatır, bilimsel gerçeklerle destekler. Bilimin hiç bir dalında, teoriler matematikte veya mantıkta görüldüğü gibi % 100 ispatlanamazlar; bilimde böyle bir ispat kavramı yoktur. Ayrıca bilimde dogma, dogmatik otorite, kutsal yasalar ve kati değişmeyecek evrensel kurallar da yoktur. Geçerli nedenler, kanıtlar bulunduğunda tüm kuramlar (teoriler) değiştirilebilir, yerine yenilerini bırakabilir (Newton mekaniğinin yerini rölativite kuramına bırakması gibi). [Kaynak: 1)National Academy of Sciences, "Teaching about evolution and the nature of science", NAS Press, Washington, D.C.1998, sayfa:1-9. 2) Douglas Futuyma, "Evolutionary Biology", Sinauer, 1998, sayfa:1-30 ]  Bu durumda BAV denilen kuruluşta kaç tane profesör bulunmaktadır?

 

 

Yaratılışçılar hangi üniversite kürsüsünde araştırmalarını sürdürmektedir?

 

 

Hangi bilimsel tartışmalara katılmıştır?

 

 

İddia 6: ''Biyologlar hiç bir zaman, bir turun evrimini gözlememişlerdir.''
Cevap: Biyologlar bir turun evrimini defalarca gözlemişlerdir. Mikrobiyolojide bunun örneklerini her gün görmekteyiz, antibiyotiklere direnç kazanan bakteriler, ortama değişim gösteren ve evrimleşen virüsler buna örnektir. Bitki moleküler biyolojisi, yeni tur bitkilerin geliştirilmesine şahit olmuştur. DDT’ye direnç geliştiren böcekler bu evrime ve doğal seleksi yona birer örnektir.

İddia7: En unlu biyologlar ve bilim adamları bile artık Evrim Teorisinin yetersiz olduğunu kabul etmektedirler.
Cevap: Bu doğru değildir. Biyologlar, evrimi bir gerçek olarak kabul etmektedirler. Evrim Kuramı artık biyolojinin temelinde yer almaktadır. Evrim Kuramı olmadan artık bu yüzyılda biyoloji yapılamaz. Bilim insanları arasında sadece bazı mekanizmalar tartışılmaktadır. Tam tersine unlu biyologlar Yaratılış Efsanesini kabul etmemektedir; dünyaya sadece Evrim Teorisiyle bakmaktadırlar.

EVRİM HAKKINDA CARPITILMIS Bİ KAC İDDİA NIN CEVABI:

1.Şimdiye kadar ortaya çıkarılmış 100 milyona yakın fosil arasında tek bir tane ara geçiş fosili yoktur:

Evet "ara geçiş fosili" yoktur. Çünkü "ara geçiş fosili" ya da "türü" diye bir şey yoktur. Ya "geçiş fosili" vardır ya da "ara form". Olmayan tanımları bilimsel bir önermeymiş gibi sunarak yanlış bilgilendirme yapmak forum kurallarına aykırıdır. İddiaya dönersek; binlerce geçiş formu bulunmuştur. Tiktaalik rosea (tür ve cins adını beraber yazıyorsanız ikisi de italik yazılır, bkz. Taksonomik yazım kuralları), Austrolopithecuslar, Ardipithecuslar, Ambulocetus natans, Microraptor gui, Velociraptor mongoliensis,... diye uzar gider bu liste. Çok daha fazlasını istiyorsanız; burada bulabilirsiniz. Umarım İngilizceniz vardır.

Kaldı ki; hiç ara form bulamasaydık bile, bu evrimin olmadığını göstermezdi. Siz fosil bulmayı, bakkaldan ekmek almak gibi bir şey zannediyorsunuz herhalde.

2.Tek bir protein molekülünün doğal seleksiyon ile oluşma olasılığı 10 üzeri 600 de birdir:


Bu hesabı kim neye göre yapmıştır? Hangi parametreleri kullanmıştır? Bu hesap doğru olsa bile şu noktayı gözden kaçırıyorsunuz; 10 üzeri 600'de bir demek hiç olmayacak demek değildir. Gerekli koşullarda yani 10 üzeri 600 koşuldan, gerekli olan sadece bir koşul sağlanırsa, o ihtimal gerçekleşecek demektir. Nitekim böyle de olmuştur.

Sakın, bu olasılık sonucunu kabul ettiğimi falan düşünmeyin.

3.40 yıl boyunca sergilenen Piltdown Adamı sahte çıkmıştır:

Doğru sahte çıkmıştır ama kimse bu fosilin sahteliğini ortaya koyanların kim olduğunu sormaz. Sahte olduğunu ortaya koyanlar yine bilimadamlarıdır. Bu tür sahtekarlıklar yalnızca bahsi geçen fosili ilgilendirir. Evrimin olmadığına dair bir kanıt teşkil etmezler.

4.Bulunan tek bir dişin insanın atası olduğu ortaya atılmış, ancak daha sonra Nebraska Adamı’na ait olduğu öne sürülen bu dişin insana değil, domuza ait olduğu ortaya çıkmıştır:

Bu bilimin ilerleme yöntemidir. Bilim kendisini yanlışlayarak doğruyu bulmaya çalışır. Hatalarından bu şekilde vazgeçer. Yine evrimle alakası yok.

Örneğin; önceleri dünya merkezli, sonra güneş merkezli evren modeli kabul ediliyorken, artık çok farklı bir evren yapısıyla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Ya da kıtaların hareket etmediğini varsayarken artık astenosfer üzerinde hareket ettiklerini biliyoruz. Bilim yaptığı hatalara körü körüne bağlanmaz, hatasını farkettiği anda o anlayıştan vazgeçer. Dolayısıyla iddiada verilen örnek bilimin yöntemine ters bir yöntem olmadığı gibi, evrimin olmadığına dair bir bulgu da değildir.

5.Archæoraptor liaoningensis de Çin’de yapıştırıcı malzemelerle bir araya getirilmiş düzenlenmiş bir fosil olduğu açıklanmıştır:


Yine çarpıtılmış bilgiler yumağı. Doğru, o fosil bir çok fosilin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Ama o fosilleri bir araya getirenler; Çin'in Lioning bölgesinde fosillerin bol bulunduğu arazilere yakın köylerde yaşayan ve buldukları kemik parçalarını birleştirerek, üniversitelere satıp kolay yoldan para kazanacağını sanan şarlatanlardır. Fosilin sahte olduğu anlaşıldığı anda bilimadamları gerekli açıklamlarını yapmışlardır. Dikkat edin, fosilin sahte olduğunu anlayan yine bilimadamlarıdır. Evrim karşıtları falan değil!

Benim dikkat çekmek istediğim şeyse; Çin'in Lioning bölgesidir. Jura döneminde yaşamış, kuşların atası olan bir çok dinozor türü ya da geçiş formu o bölgede bulunmuştur. Çin'in Lioning bölgesine karşı yürütülen bu karalama kampanyasının nedeni de o bölgede bulunan fosillerin, dinozorlarla kuşlar arasındaki evrimsel süreci yansıtmada çok başarılı olmasındandır.

6.Senelerce ara-geçiş fosili olarak anlatılan Coelacanth, halen yaşayan bir balık türüdür:

Coelacanth, karaya çıkan türler arasında değildir. Bu konu da çok çarpıtılıyor. Sanki Colecanth, derin denizlerde yaşarken bir anda karaya çıktı şeklinde bir bilimsel önerme varmış gibi sunuluyor bu konu. Böyle bir şey yok. Coelacanth her zaman bir derin deniz canlısıydı. Karaya çıkacak olan türlere giden evrimsel süreçte başlangıç noktasını oluşturmaktadır.

Gelelim hala yaşıyor olmasına. Colecanth tek bir tür değildir. Birden fazla türü vardır. Jeolojik devirler boyunca bir çok türünün nesli tükenmiştir. Bulunan ise hala yaşayan türlerinden biridir. Bunun da evrimle çelişen bir yanı yoktur.


7.Mutasyonla canlıların faydalı organ kazandıkları bir durum bugüne kadar hiç gözlemlenmemiştir.

Bunu gözlemek için aynaya bakmanız yeterlidir. DNA'daki kopyalama hataları ve bu hatalara bağlı olarak ortaya çıkan mutasyonlar olduğu için, anne ya da babanınızın birebir kopyası değilsiniz. Çok komik bir iddia. Biraz biyoloji okumanız, bu iddianın geçersiz olduğunu anlamanıza yetecektir.

8.Kambriyen Devrinde binlerce kompleks canlı türü, hiçbir ataları olmadan bir anda ortaya çıkmıştır.

Yine yanlış bir bilgi; Prekambriyende; süngerlerin, mercanların, ilk omur yapısının, fotosentez yapan bakterilerin, vs. vs. vs. ortaya çıktığını biliyoruz. Dolayısıyla iddia geçersiz. Defalarca kez açıklandı bu iddia.

9.İlkel tanıtılan geçmiş medeniyetlerin çok ileri teknoloji kullandıkları, usta bir sanat anlayışına sahip oldukları ortaya çıkmış; kullandıkları resim boyasının günümüze dek kalacak kadar dayanıklı üretebilecek kimya bilgisine sahip oldukları ortaya konmuştur.

Sümerleri, Mısırlıları, Yunanlıları, Romalıları vs. ilkel olarak tanıtan kimlerse çok büyük bir hata yapmışlar. Bugün kullandığımız bir çok mimari bilgiyi, inşaat bilgisini, sulama bilgisini, dinlerin kökenini, hukuk kurallarını, evlilik denen olguyu, tarımla ilgili bir çok şeyi, madencilikle ilgili bir çok anlayışı Sümerlere borçluyuz. Yalnzı bu konunun biyolojik evrimle herhangi bir ilgisi yoktur. Tamamen özellikle de insanın tarıma ve yerleşik hayata geçişiyle birlikte ortaya çıkan kültürel evrimin sonucudur bütün bunlar.

10.Gözün görmesi için 40 temel parçasının aynı anda, uyum içinde var olması gerekir.

Yine binlerce kez cevaplanan, indirgenemez karmaşıklık iddiası. Bakteri kamçısı, gözün evrimi, kulağın evrimi, dolaşım sisteminin evrimi. Siz baya geride kalmışsınız, çünkü iddialarını savunduğunuz, daha doğrusu indirgenemez karmaşıklık iddiasını ortaya atan Michael Behe bile, bunlardan ve akıllı tasarımdan vazgeçip, büyük mutasyoncu demeye başladı. laugh.gif

Neyse en azından göz iddiasına da cevap verelim. Yine yanlış bir iddia çünkü; gözün görmesi için bütün parçalarının aynı anda, uyumlu ve kusursuz biçimde işlemesi diye bir kural yoktur. Bu mantık doğru olsaydı, sarı noktaları gereğinden fazla geride ya da ileride olan hipermetrop, miyop, astigmatlı gözler ya da renk körleri hiç göremezlerdi. Ama gözleri kusurlu olmasına rağmen görebilmektedirler. Zaten bahsettiklerim tıpta "Göz Kusurları" olarak geçer.

Gözün evrimine bakarsak; ilk göz, tabi göz denebilirse; ışığa duyarlı hücreler şeklinde ortaya çıkmıştır. Işığa duyarlı ve ona doğru yönelen hücreler.

Yanılgı-Gerçek

 

yanilgi : insanlar maymundan gelir.
gercek : insanlarla maymunlar ortak bir atadan gelirler.


yanilgi : evrim mükemmel canlılar üretme yolunda ilerleyen bir sürecir.
gercek : evrim mükemmeli değil varolan şartlar altında en uygun olanını hedefler.


yanilgi : birgün bir amip havuzcuğunda yüzerken oksijenli solunum yapmayı keşfetti.
gercek : oksijenli solunum, bugün bildiğimiz haline bir kaç yüz milyon yılda gelmiştir..



yanilgi : zurafalar yüksekteki dallara yetismek için uzandılar ve sonra da zamanla boyunları uzadı.
gercek : nesiller boyunca yüksekteki dallara uzanabilen zürafaların varlıklarını devam ettirmekte hemcinslerine karşı daha başarılı olmaları onları bu hale getirdi; zürafalarda uzun boyun seçildi.



yanilgi : en ufak evrim falan için bikaç yüz milyon yıl gerekir.
gercek : değişen koşulların hayat şartlarına etkisine göre bir kaç nesilde bile evrim izlenebilir, izlenen canlıların hayat döngüsü kısaysa bu birkaç nesil beş yıla bile sığabilir.



yanilgi : bir tek hücre bile evrim teorisi ile açıklanamayacak kadar karmaşıktır.
gerçek : evrim hücre'yi açıklamaz zaten; evrim bir işleyişi açıklar. ve o işleyiş değil insan latetia casta bile oluşturabilir. bilgisayarın varlığı, bundan sadece 400 sene önce elmaların neden yere düştüğünü bile açıklamaktan aciz olduğumuz gerçeğini unutturmasın size.


yanilgi : evrim dünya'da canlılığın oluşmasını tesadüflere bağlar.
gercek : evrim canlılığın oluşmasını gerekli koşullların sağlanmasına bağlar.


yanilgi : evrim oldu bitti ve işte biz insanlar geldik.. selamın aleyküm.
gercek : ve aleykümselam.. yalnız evrim süreklidir, koşullar değişirse canlılık formu da değişir.


yanilgi : koşullar her değiştiğinde evrim illa ki yeni bir canlı türü meydana getirir.
gercek : yok öle birşey.


yanılgı : doğal seleksiyon evrimsel değişimin yaratıcı gücüdür.
gercek : doğal seleksiyon evrimsel değişimin seçici gücüdür. her değişim yeni bir tür anlamına gelmez.


yanilgi : evrim her zaman ileriye doğru gelişir.
gercek : yok öyle birşey. koşullar kas gücünü zekaya üstün hale getirirse insanların zekası azalabilir bile. takdiri ilahi işte.


yanilgi : tüm canlılar varlıklarını korudukları süre boyunca evrimleşirler.
gercek : canlılar kosullar değişmezse değişmezler. sıcak su kaynaklarında yaşayan bazı bakteriler varoldukları ilk günden bu yana hemen hemen hiç değişmemişlerdir. evrim, daha iyi canlılar üretmeye çalışan bir süreç değil canlıların değişken koşullara uyum sağladığı bir süreçtir.


yanilgi : darwin ne dediyse doğrudur. ve hatta ondan sonra bir çivi bile çakılmamıştır bu teoriye.
gercek : yok öle birşey.


yanilgi: evrim her bir sey icin gecerlidir bir civatayi on bin milyar yil sonra bir robot haline soka bilir
gercek: bir civata asla kendi basina robot olamaz illaki baska bilesenler gereklidir voltrani olusturmak icin


yanılgı: bütün türlerin evrim derecesi aynıdır.

gerçek: evrim bir sosyal ve soysal hayatta kalma yarışıdır. bu nedenle hayatta kalmak için en çok çaba gösteren türler, ileri bir evrim derecesine sahip olmalıdır. farklı ırkların varlığı söz konusu ise, bu ırkların birbirleri arasında bir tür evrim derecesi farkı olduğundan söz edilebilmelidir. çünkü farklı türlerin var oluşu zaten evrim nedeniyledir. evrim'in canlıları çevresel koşullara göre donattığı doğrudur. lâkin her çevresel koşulun türleri ileriye götüreceğini düşünmek de yanlıştır. farklı iklimler, aynı soydan gelen türler arasında evrimsel kırılmalara neden olabilir. işte bu iklim ve çevre farklılıklarının en uygun olanlarından etkilenen türler genelde diğerlerinden daha gelişmişlerdir.. üsttür, alttür düşüncesi de buradan gelmektedir.


yanilgi : evrim teorisinin acıklamaları 'bu, bu kadar süre gecince, bu olur' dan öteye gidemez.
gercek : bilimi yargılamadan önce kendi anlayışımızı dürtmekte, üzerinde fikir yürüttüğümüz konuya ilişkin ayrıntılı bilgi edinmekte yarar var.


yanilgi : ben "evrim teorisinin acıklamaları bu kadar sure gecince bu olurdan öteye gidebilmelidir" dersem evrimciler ne yapıp edip bir açıklama getirmeli, beni tatmin etmelidirler. zira götlerinden uydurduklarından teoremleri, gerçeğe uygun bir açıklama ya da bir delil bulmaları gerekmez. zaten adı da teorem nasıl olsa.

gerçek :
ne yazık ki pozitif bilimlerde gerçeye uygun bir açıklama bulunabilmesi esastır. açıklama bulunamazsa süreç anlatılır ve açıklamanın ileriki zamanlarda yapılması beklenir.



yanilgi: evrim teorisinin inceledigi oluslar gerceklesmek icin uzun sure ve asiri kosullar gerektirirler.
gerçek : koşulların aşırı olması gerekmez.
değişen koşulların hayat şartlarına etkisine göre bir kaç nesilde bile evrim izlenebilir, izlenen canlıların hayat döngüsü kısaysa bu birkaç nesil beş yıla bile sığabilir.



yanilgi : devran döner evrim teorisi de teorem olmasından mütevellid yalanlanır, bir kenara atılır, çöp olur. konunun uzmanı oldugu halde evrim teorisinin gerçege uygunluğuna inanmış çok sayıda bilim adamı olması da kurtaramaz sizi nasıl ki kurtaramamışsa hipparchus'un dünya merkezli evren teorisini.

gerçek : bilime etki eden koşulların tarihsel gelişiminden, bilim adamlarının ve bilimsel metodun değişiminden haberdar değilsiniz. batlamyus'un kendi kurgusunu sadece bir hesap yöntemi olarak gördüğünü, kendisinin gerçekte sürece inanmadığını, kuramın, dini sebeplerle desteklenegeldiğini bilmiyorsunuz. teoremlerin, gözlemler ve kendileri üzerine kurulu teknikler sayesinde doğrulandığını ya da yanlışndığını atladınız. evrim'in açıkladığı süreçlerin şimdiye kadar teoremi doğrular oldugunu kendi dogmalarınız ve zihninizi kaplamış bilimsel olmaktan uzak anlayış sebebi göremiyorsunuz. yanıl üç vakte kadar adı o harfli ile başlayan birinden çok sevinçli bir haber alacaksınız. sevgilinizle aranıza mesafe girebilir. uğurlu pediniz libresse.

Yaratılışçıların İddiaları ve Bilimin Yanıtları


Yaratılışçıların "evrim kuramı ispatlanamadı", "evrim, termodinamiğin 2. kanununa aykırı", "dünyanın yaşı 10 bin yıl", "evrim gözlenemez", "geçiş canlıları yoktur" gibi iddialarına bilimsel veriler ışığında yanıt veriyoruz.

Dr. Ümit Sayın

Bu makalede yaratılış efsanesine bilimsel kılıflar bulmaya çalışan bazı grupların evrim kuramını çürütmek için ortaya attıkları iddialar, bilimsel veriler ışığında yanıtlanacaktır. bu gruplara ülkemizden bir örnek adnan hoca ve müritleridir. harun yahya imzası ile birçok kitap ve broşür yayınladılar. özellikle bu yayınlardaki iddia ve safsataları çağdaş bilimin ışığında ele almak istedik. teker teker, önce yaratılışçıların iddiasını, sonra hemen altında bilimin konuya ilişkin yanıtını veriyoruz.

Bilimde İspat Kavramı


Yaratılışçıların İddiası : ''Evrim kuramı ispatlanamamıştır.''

Bilimin Yanıtı: Bilimde kuramlar (teoriler), matematikteki veya mantıktaki gibi ispatlanamazlar. ‹spatlama kavramı halk tarafından yanlış anlaşılmakta, yanlış kullanılmaktadır. bilim bir konudaki gözlemlerini açıklayan teorileri öne sürerken daha önce bilinen bilgileri ve gözlenen olguları önüne koyar. bu olaylarla ilgili bazı bilimsel kanunları ve kuralları matematik, fizik, kimya gibi bilimlerin yardımıyla çıkarır. daha sonra, bu gözlemi açıklamak icin, bazı hipotezler ortaya koyar. bazı hipotezlerin doğruluğunu ve tutarlılığını, gözlenen ve test edilen deneylerle destekler veya bazı hipotezlerin yanlışlığını ispatlayarak bunları çürütür. defalarca desteklenen hipotezler "bilimsel gerçek" (scientific fact) haline gelirler. sonuçta bilim, teoriyi test edilen hipotezlerle ve gözlenen olgularla güçlendirir veya zayıflatır, bilimsel gerçeklerle destekler. bilimin hiçbir dalında, teoriler matematikte veya mantıkta görüldüğü gibi yüzde 100 ispatlanamazlar; bilimde böyle bir ispat kavramı yoktur. ayrıca bilimde dogma, dogmatik otorite, kutsal yasalar ve katı değişmeyecek evrensel kurallar da yoktur. geçerli nedenler, kanıtlar bulunduğunda tüm kuramlar (teoriler) değiştirilebilir, yerine yenilerini bırakabilir (newton mekaniğinin yerini rölativite kuramına bırakması gibi).
kaynaklar: 1) national academy of sciences,teaching about evolution and the nature of science, nas press, washington, d.c.1998, s.1-9. 2) douglas futuyma, evolutionary biology, sinauer, 1998, s.1-30.
bilim dogma kabul etmez

Yaratılışçıların İddiası: Evrim kuramı kutsal kitaplara ve dinlere aykırıdır; kutsal kitaplar, insanların ve hayvanların birdenbire yaratıldığını söylemektedirler.

Bilimin Yanıtı: Pek çok din ve din adamı artık evrim kuramının bir gerçek olduğunu kabul etmiştir. son olarak papa bile evrim kuramının doğruluğunu tanıdıklarını açıklamıştır. kutsal kitapların söyledikleri kelimesi kelimesine alındığında, evrim kuramı, yaratılış efsanesine aykırıdır. fakat pek çok mezhep ve din, yaratılışı artık daha farklı yorumlamaktadır. ayrıca bilimde gerçeklere ulaşabilmek için hiçbir kutsal kitabın dogması bir anlam taşımaz; bilim dogma kabul edemez, kutsallığın veya doğa ötesi güçlerin de bilim için bir anlamı yoktur. bilim gözlemleyebildiğini yorumlar; bilim, tutucu ve konservatif değil, devinimsel ve devrimseldir. kutsal kitaplar ilk milennium sırasında henüz bilimin bugünkü kadar gelişmiş olmadığı dönemlerde, insanlar tarafından kaleme alınmışlardır ve içlerindeki bilgi değistirilemez. kutsal kitaplardaki efsaneler (göğe yükseliş, tufan, yaratılış) bugün bilimin bulguları ile tamamen çelişmektedirler ve bilime aykırıdırlar . bu nedenle din adamları kurtuluşu, bu kitaplarda verilen bilgileri farklı yorumlamakta bulmuşlardır.
kaynaklar: 1) ncse, edited by moleen matsumura, voices for evolution, 1995, s.83-120. 2) national academy of sciences, evolution and creationism: a view from the national academy of sciences, 1999.

Evrim ve Termodinamiğin İkinci Kanunu


Yaratılışçıların İddiası: Evrim, termodinamiğin ikinci kanununa aykırıdır. kaosdan düzen oluşamaz ve entropi sürekli artar, enerji boşluğa yayılır. bu nedenle evrim yanlıştır, çünkü evrimin gerçekleşmesi için, entropinin zıt yönünde hareket eden bir güç gereklidir. öyleyse evrim gerçekleşemez, entropinin ters yönündeki bu etkiyi ancak bir "yaratıcı" gerçekleştirebilir.

Bilimin Yanıtı: Evrim entropiye aykırı değildir. bu hipotez enerji verilen sistemlerde kaostan düzen oluşabileceğini hesaba katmamaktadır. ayrıca termodinamiğin ikinci kanunu kapalı sistemler için geçerlidir. organizmalar, açık bir sistemde enerji alışverişi yapmaktadırlar. ortamda sınırsız enerji vardır; bu enerji daha düzenli, stabil kimyasal yapıların oluşabilmesi için kullanılmaktadır. bir bisikletin parçalarının kendi kendine bir araya gelebileceğini varsayamazsınız, ama enerji harcayarak bu parçaları birleştirebilirsiniz. bisikletin 100 parçası olduğunu varsayın, ilk bakışta bu parçalarin 100! (100 x 99 x 98 x 97..... x 2 x 1) farklı biçimde birleştirilebileceği düşünülse de bu doğru değildir. çünkü bir didonu bir tekere, direksiyonun bir parçasını çamurluğa vidalama şansınız yoktur. deneye yanıla hangi parçanın hangi kısma uyabileceğini bulursunuz, yaratabileceğiniz bir kaç montaj bisiklet çeşidi olabilir sadece, bu entropinin en aza indirgendiği durumdur. belki bu parçalar 100-200 farklı şekilde de aynı enerji harcanarak birbirine eklenebilir, ama bir tanesi varlığını sürdürebilecek bisiklet olacaktır.
aslında, stabil hücre durumunun yanı sıra katrilyonlarca stabil olmayan protohücre ve hücre durumları da meydana gelmektedir. ama varlığını sürdürebilen, entropiye en uyum sağlamış, artık kendi içinde akardengeye (hemostasis) erişmiş hücredir. biz sadece kendini sürdürebildiği için onun hakkında bilgi alabilmekteyiz, halbuki diğer stabil olmayan hücreler bozunup, yokolup gitmişlerdir ve sürekli bir, iki kararlı hücreye karşın tekrar katrilyonlarca stabil olmayan ve yokolup giden pro-hücre oluşmaktadır .
örneğin, içerisinde birbirleri ile reaksiyona girebilecek, a ve b gazları olan bir kutuya enerji verdiğiniz zaman bile bu kapalı sistemde, möleküllerin birbirleri ile çarpışıp, yeni ve kararlı ab gaz moleküllerini oluşturabilmesi, enerji verilen ve enerjiyi içinde saklayabilen sistemlerde kararlı yapıların oluşabileceğine bir kanıttır. biyolojik sistemlerin oluşabildiği, okyanus, doğa gibi açık sistemler ise, organik maddenin ana yapı taşlarını içermektedir, ortamdaki enerji sürekli yeniden kullanılmaktadır; üstelik güneşten ve uzaydan sürekli yeni enerji bu açık sisteme katılmakta ve buraya moleküler enerji, ısı, radyasyon biçiminde hapsolmaktadır. yaratılışçılar eğer uzayda enerjinin dağıldığını söylemekteyseler, zaten evrim kuramı, uzayda enerjinin kullanılarak, yaşam oluştuğunu iddia etmemektedir. yaratılışçıların bu hipotezi boş ve karanlık uzay için geçerli olabilir ancak. bir meşe palamudundan yeterli enerji sayesinde, fotosentez gerçekleşmekte ve bir meşe ağacı büyüyebilmektedir. güneş, entropinin artışı ile enerji kaybetmekte dünya ise enerji kazanmaktadır. canlı organizmalar öldüğü zaman ise bu canlılar için "entropinin artışı" gerçekleşir, tüm enerji "tekrar kullanılmak üzere" doğaya karışır.
kaynaklar: 1) douglas futuyma, science on trial, sinauer, 1995, s.223. 2) tim berra, evolution and the myth of creationism, stanford university press, 1990, s.126.

Dünyanın Yaşı

Yaratılışçıların İddiası: Atmosferdeki düşük helyum miktarı, dünyanın genç olduğunu gösterir. eğer dünya 4.5 milyar yaşında olsaydı, daha fazla helyum olması gerekirdi; çünkü helyum, uranyumun bozunmasından ortaya çıkar.

Bilimin Yanıtı: Helyum çok hafif bir gazdır, hidrojen gibi yükselip uzaya karışır ve hidrojen gibi, atmosferde fazla miktarlarda olamaz.

Yaratılışçıların İddiası: Uzaydan dünyaya düşen meteorit kökenli toz, yılda 14 milyon tondur. eğer dünya ve ay 4.5 milyar yaşında olsalardı, üzerlerinde 30-50 m yüksekliğinde toz olması gerekirdi.

Bilimin Yanıtı: Uzaydan gelen toz hakkındaki bilgi yanlıştır. uzay probları bu miktarın bahsedilenden binlerce kat daha az olduğunu göstermiştir. ayrıca bu iddiayı yapanlar ne astrofizik ne de temel yerçekimi yasalarından haberdardırlar. bu tozun atmosferik hareketler ve gittikçe artan yerçekimi nedeniyle dünyaya yaklaştıkça kitleleşip, okyanuslara karışacağını hesaba katmamaktalar. ayrıca 1959'da scientific american'da bu makaleyi yazan hans patterson, gerçekleri çok çarpıtmıştır. nasa'nın verilerine göre, güneş sisteminde santimetre kareye, saniyede 1016 gram toz düşmektedir. 5 milyar yılda dünyaya düşmesi olası hesaplanan toz miktarı santimetre kareye 10 gramdır, bu ise kolayca okyanuslara ve atmosfere karışacaktır.

Yaratılışçıların İddiası: Dünya 10 bin yıldan daha yaşlı olamaz, bunu manyetik alanı doğrulamaktadır. çünkü manyetik alanı her 1400 yılda bir yarılanarak azalır. halbuki evrim kuramı dünyanın 4.5 milyar yaşında olduğunu söylemektedir.

Bilimin Yanıtı: Bu fikri ortaya atan, dr. thomas barnes'ın daha temel fizik bilgilerinden haberdar olmadığı söylenmiş; bilim ortamlarında rezil edilmiştir. dünyadaki kayalar, oluşumları sırasında, dünyanın manyetik alanına ait izler taşımaktadır. bu olaya paleomagnetizm denilir. atlas okyanusunun tabanındaki kayalar analiz edildiğinde, jeolojik tarih boyunca, çok değişik manyetik fluksiasyonlarla (sistematik çevrimsel değişim) ve vektörel değişimlerle dünyanın manyetik alanının değiştiği gösterilmiştir. bu konuda binlerce makale vardır. sadece yaratılışçılar, dünyanın 10 bin yaşında olduğunu kanıtlayabilmek için böylesi yöntemlerle bilimi çarpıtmaktadırlar.
kaynak: ashley montagu, science and creationism, oxford university press, 1984, s.37-41 ve 43-49.

Evrim Gözlenebiliyor Mu?


Yaratılışçıların İddiası: Biyologlar hiçbir zaman, bir türün evrimini gözlememişlerdir.

Bilimin Yanıtı: Biyologlar bir türün evrimini defalarca gözlemişlerdir. mikrobiyolojide bunun örneklerini her gün görmekteyiz, antibiyotiklere direnç kazanan bakteriler, ortama değişim gösteren ve evrimleşen virüsler buna örnektir. bitki moleküler biyolojisi, yeni tür bitkilerin geliştirilmesine şahit olmuştur. ddt'ye direnç geliştiren böcekler bu evrime ve doğal seleksiyona birer örnektir.

Canlı Hücre Oluşturmak


Yaratılışçıların İddiası: Tüpte henüz tek bir canlı hücre oluşturulamamıştır.

Bilimin Yanıtı: Belki henüz yaşamsal özelliklere sahip bir hücre deney tübünde oluşturulamamıştır, ama canlının temel bileşenleri olan amino asitler, nükleik asitler, şekerler ve pek çok organik molekülün kendi kendine oluşabileceği gösterilmiştir. ayrıca ilk hücrelerin proto hücreleri olan koaservatlar, proteinoidler deney tübünde oluşturulmuştur (1). proteinoidler, tıpkı hücreler gibi, aksiyon potansiyellerine, membran yapısına ve bölünebilme yeteneğine sahiptirler. ayrıca dünya başlı başına dev bir deney tüpüdür ve her gün okyanuslarda yeni organik moleküller, yeni hücreler, yeni evrimleşen yapılar oluşmaktadır (2). sorun laboratuvarda dünyanın 4 milyar yıl önceki koşullarını oluşturup, 4 milyar yıl bekleyememekten kaynaklanmaktadır. ayrıca bugün herhangi bir canlının dna'sı alınıp, belirli genetik özellikler değiştirilmektedir. yani deney tüpünde genetik yapıyla oynanabilmektedir. 1997 ve 1998 yılında klonlanan ve yeni bir tür olarak dünyaya gelen canlılar deney tübünde yaratılan yaşama ait iyi bir örnek teşkil eder. ama tek bir hücrenin kendi kendine deney tübünde oluşturulmasını beklemek bu koşullarda biraz safdillik olur.
kaynaklar: 1) sidney fox,"the emergence of life, basic books, 1988. 2) douglas futuyma, evolutionary biology, sinauer, 1998.
Yaşam Kendi Kendine Oluşabilir Mi?


Yaratılışçıların İddiası: Hayat kendi kendine 4 milyar yılda gelişemez. bir nörona (sinir hücresi), bir pankreas hücresine bakın, reseptörlere, biyokimyasal reaksiyonların çeşitliliğine bakın. hiç bu kompleks sistemler kendi kendine oluşabilir mi?

Bilimin Yanıtı: Evrim gelişiminde hep önceki bilgi ve stabil yapı doğal seleksiyon sonucu daha sonraki canlılarda kullanılmıştır. vücudumuzda hem balıklara, hem ilkel bakterilere, hem sürüngenlere ait özellikleri taşımaktayız. nöronların gelişimi yaklaşık 4 milyar yıl almıştır, nöronlar sonsuz sayıdaki hücre oluşumunun ve evriminin son basamağıdır, sinir sistemi de öyledir, nöronların kompleks yapıları onların bir tanrı tarafından birdenbire yaratıldıklarını göstermez; üstelik sinir sisteminin evrimlerine, alt basamaklarına diğer canlı türlerinde rastlamaktayız; özellikle canlıların sinir sistemlerinin incelenmesi, canlıların evrim boyunca basamak basamak geliştiğini göstermektedir (1, 2). ‹nsan vücudundaki ve memelilerdeki benzer biyokimyasal reaksiyonları, bunların evrimsel alt basamaklarını diğer canlı türlerinde de görmekteyiz. reseptörlerin moleküler yapılarının aslında birkaç temel reseptörün zamanla farklılaşmasından meydana geldiği konusunda güçlü kanıtlar vardır; sinir hücrelerindeki aksiyon potansiyelerinin ve nörokimyasal olguların tek hücrelilerden başlamak üzere, tüm canlı türlerinde aynı ilkelere göre oluştuğu gösterilmiştir (3, 4). sadece evrim, canlıya verdiği yeni özelliklerle, onların adaptasyon veya doğal seleksiyon konusunda daha şanslı hale gelmelerini sağlamıştır. örneğin ilk meydana gelen amino asitlerdir, ikinci basamakta, thermal proteinler ve mikrokürecik proteinoidleri oluşmuştur, daha sonraki basamakta, atp amino asitleri devreye girip evrimleşmiştir. daha sonra da daha kompleks proteinler ve protein sentezleri gelişmiştir (5). daha sonra prototip hücreler oluşmuş ve milyonlarca yılda, doğa deneye yanıla stabil hücreleri oluşturmuştur (6).
kaynaklar: 1) john eccles, evolution of the brain, routledge, 1989. 2) eric kandel, james schwartz, principals of neural sciences, 1991, elsevier. 3) bertil hille, ionic channels of excitable membranes, sinauer, 1992. 4) tashio narahashi, ion channels of excitable cells. 5) sidney fox, the emergence of life, basic books, 1988. 6) douglas futuyma, evolutionary biology, sinauer, 1998.

Yaratılışçıların İddiası: Aminoasitlerin ilk meydana gelen yığınları proteinoidler hiçbir düzene ve belirleyici yapıya sahip değildirler. bu nedenle yaşamsal işlevlerde de yer alamazlar.

Bilimin Yanıtı: Yaratılışçılar ilk amino asitlerin birleşiminden oluşan proteoinoidlere canlı veya dna veya rna'nın fonksiyonları ile oluşmuş proteinler gibi yaklaşmaktadırlar. halbuki ilk proteinoidlerin değişik dizilerde sıralanabilir olmaları yaşamın başlamasına olanak tanıması için yeterlidir. dünyada oluşan ilk hücreyi veya milyonlarca diğer hücre çeşidini bilmiyoruz. primordial rna'nın oluşması için bile bir milyar yıl geçmiştir. sonuçta bugün bildiğimiz ve gördüğümüz hücreler başlangıçta yoktu. bir kez oksijen kullanmıyorlardı, kimyasal reaksiyonlar çok farklıydı. fotosentez yapabilmeleri için bile 1.5-2 milyar yıl geçmiştir. 2 milyar yıl 730 000 000 000 gün demektir; günlük hayatın mantığı ile bu süreleri kavramak insanlara çok zor gelebilir. bir gün boyunca dev okyanuslarda doğal ortamda oluşabilecek proteinoid sayısını düşünürseniz, bunca sürede, hücrelerin kullanabileceği protein zincirlerinin bir şekilde bu proto-hücreleri bulabileceğini idrak edebilirsiniz. bir aerob (oksijen kullanan) hücrenin oluşmasına dek geçen süre 2.5 milyar yıldır. ökaryotlar 3.5-4 milyar yılda oluşmuşlardır. dünyanın oluşumundan bugüne kadar geçen süreyi bir saat olarak alırsanız, doğa stabil bir ökaryot hücreyi oluşturabilmek için yaklaşık 55 dakika harcamış, son beş dakikada da diğer tüm canlıları meydana getirmiştir.
Archaeopteryx Bir Geçiş Canlısı Mı?


Yaratılışçıların İddiası: Evrimcilerin sürüngenlerden kuşlara geçiş için verdikleri örnek olan archaeopteryx, bir geçiş canlısı değildir. archaeopteryx kuş olarak yaratılmış bir kuştur.

Bilimin Yanıtı: Yaratılışçılar archaeopteryx ile ilgili pek çok gerçeği çarpıtmışlardır. öncelikle harun yahya ve grubu, archaeopteryx'den bahsedebilecek bir bilgi ve eğitim birikimine sahip değildir, zaten yazdıkları da bunu göstermektedir; ayrıca archaeopteryx ile ilgili pek çok gerçeği yalan söyleyerek çarpıtmaktadırlar. çünkü archaeopteryx'in sürüngenlerden gelişen bir kuş olduğu hipotezini destekleyen bulgular, yaratılışçılara büyük darbeler vurmaktadır. yaratılışçılara göre archaeopteryx veya diğer hiçbir sürüngen kuşa evrimleşmemiştir, sadece kuş olarak tanrı tarafından yaratılmıştır (1, 2). oysa paleontoloji ve kuşların evrimi ile uğraşan bilim insanları için gerek harun yahya'nın, gerekse abd'li yaratılışçıların söylediklerinin hiçbir bilimsel ve akılcı değeri yoktur! (3, 4, 5, 6, 7). dünyadaki tüm biyoloji, ornitoloji ve paleontoloji otoriteleri ve bilimcilerinin birleştiği bir nokta vardır: kuşlar, birden fazla ortak ata-sürüngenden evrimleşerek, kuş haline milyonlarca yılda gelmişlerdir; fakat bu ortak atanın protoavis mi olduğu, archaeopteryx mi olduğu, yoksa her ikisinin de farklı ortak atalardan mı geldiği kesinlik kazanmamıştır. ama kesinlikle bilinen, archaeopteryx'in sürüngenlerden kuşlara bir geçiş hayvanı olduğudur. ‹şin komik yönü, harun yahya, aşağıda verilen ve kendi fikirlerini çürüten bazı referansları sanki kendi fikrini kanıtlayan bilgiler gibi sunmakta, bilimde ve referans verilişinde sahtekarlık yapmaktadır. binlerce bilimsel makaleye göre, archaeopteryx bir sürüngen, bir dinozordur, çünkü:

- archaeopteryx iskelet sisteminin yapısı açısından dinozorlara çok yakındır. comsognatus (ve diğer theropoda dinozorlar) gibi iki ayağının üzerinde, öne eğilimli durmaktadır. tüm iskelet sistemi, kuşlardan farklıdır ve bir dinozora benzemektedir.

-
archaeopteryx'in diğer kuşların aksine ağzında dinozor dişleri mevcuttur ve çene yapısı dinozorlara benzemektedir.

-
archaeopteryx'in 23 kuyruk vertebrasından oluşan kuyruğu hiçbir kuş türünde yoktur. bu kuyruk, triassic ve jurassic dönemlerde görülen kuyruklu uçan saurianlar'da mevcuttur. bu kuyruk hayvanın uçmaya çalışırken veya koşarken ani yön değiştirmelerine yardımcı olmaktadır. modern kuşlarda bu kuyruk ufalmış ve tek kemiğe dönüşmüştür.

-
archaeopteryx'in ağırlık merkezi ve kanat iskelet yapısı tüm diğer kuşlardan farklıdır, bu archaeopteryx'in bildiğimiz kuşların uçtuğu kadar rahat uçamayacağını kanıtlamaktadır.

-
bilinen altı archaeopteryx iskeletinde (harun yahya'nın iddia ettiği minik bir sternuma sahip hayvanın 7. archaeopteryx olup olmadığı tartışmalıdır) (3) sternum mevcut değildir; olsa bile çok küçük olma ihtimali vardır. halbuki kuşlardaki furcula (lades kemiği) denen kemik yapısı onların uçmayı sağlayan güçlü kaslarının tutulmasını mümkün kılmaktadır.

-
sürüngenlerde ayaktaki metatarsal kemikler birbirinden ayrıdır, modern kuşlarda bu metatarsal kemikler tek kemik olarak kaynamıştır. archaeopteryx'den önce oluşmuş ve anatomik olarak archaeopteryx'e çok benzeyen, compsognatus'da ayaktaki metatarsallar ayrıdır, archaeopteryx'de ise bu metatarsallar kaynamıştır, yani archaeopteryx ayak metatarsal kemikleri açısından kuş ile sürüngenler arasında bir yerdedir.
-
- archaeopteryx'in ayakları theropoda dinozor atalarına benzemektedir, uç uzun ayak parmağı, bir de geri giden kısa parmak.
- archaeopteryx'in kanatlarında hiçbir kuşta olmayan dinozor pençeleri mevcuttur; bir tek hoatzin kuşu isimli bir kuşun gelişim evresinde kısa bir süre için kanat pençeleri oluşur (hoatzin kuşu için aşağıya bakınız). kuşlarda ön kol kemikleri birleşmiş ve kaynamıştır ve bunlar kanatlara tutunur; archaeopteryx'de ise kanatların ucunda dinozor pençeleri vardır.
- archaeopteryx'deki pektoral kaslar, dinozorlarda, sürüngelerde olduğu gibi ince gastral kaburgalara tutunmaktadır.
- ‹yi uçucu kuşlarda hava kesecikleri, akciğerlerden kemiklere kadar uzanıp tutunurlar, böylece uçuş sırasında harcanan enerjinin sağlanması için, oksijen gereksinimini karşılanmış olur. archaeopteryx'de hava kesecikleri olmadığı gösterilmiştir; yani archaeopteryx iyi uçucu bir kuş değildir.
öte yandan, archaeopteryx'de kuşlarda olan özellikler de vardır:
- kuşlardaki kemiklerin büyüme merkezi uçlardadır; sürüngenlerde ise bu kemiğin merkezindedir. archaeopteryx'de boşluklu kemiğe ait bir ize rastlanmamıştır.
- archaeopteryx'in pençeli kanadında ve kuyruğunda tüyler vardır, bu da onu sürüngenlerden ayıran ve kuşlara yaklaştıran bir özelliktir.
- archaeopteryx'in tüyleri asimetrik ve aerodinamik bir yapı gösterir. deve kuşu, hindi gibi uçma yeteneğini yitirmiş kuşlarda ise tüyler simetrik yapıdadır. bu özelliği ile archaeopteryx uçabilen kuşlara daha yakındır.
bu özelliklere göre, bilimsel ilkeler ışığında archaeopteryx bir sürüngendir, ama kuş özellikleri taşıyan bir geçiş sürüngenidir. ya da şöyle de denebilir, archaeopteryx, kendi döneminde hem kuş özellikleri hem de sürüngen özellikleri taşıyan, kuşun atalarından birisidir. tabii, kuşların oluşumu milyonlarca yıl sürmüştür, pek çok diğer sürüngen kuş mevcuttur, bunların hepsinin birden fazla ortak atası olabilir. kaynaklar: 1) harun yahya, evrimcilerin yanılgıları, s.13-20. 2) harun yahya, evrim aldatmacası, s.22-24. 3) pat shipman, taking the wing: archaeopteryx and the evolution of bird flight, a touchstone book, 1999. 4) kevin pedian and luis chiappe, the origin of birds and their flight, scientific american, february 1998, s.38-47. 5) peter wellnhofer, archaeopteryx, scientific american, may 1990 s.70-77. 6) kevin pedian, early bird in slow motion, nature, august 1996, 382:400-402. 7) alan feduccia, the origin and evolution of birds, 1996, yale university press.

Hoatzin Kuşu


Yaratılışçıların İddiası: Evrimciler archaeopteryx'in kanatlarında pençelerinin olmasının onu dinozora benzettiğini söylemektedirler, halbuki bugün, kanatlarında pençeleri olan başka bir kuş vardır. hoatzin kuşu buna örnektir. öyleyse evrimciler yanılmaktadırlar.

Bilimin Yanıtı: Hoatzin kuşu hakkında söyledikleri harun yahya'nın ve yaratılışçıların gerek genel biyoloji konusunda gerekse hoatzin kuşu konusunda ne kadar cahil olduklarını ve gerçekleri ne kadar çarpıttıklarını göstermektedir. hoatzin kuşu güney amerika'nın yağmurlu ormanlarında yaşayan yaklaşık 50-60 cm uzunluğunda bir kuştur. yumurtadan yeni çıkan hoatzinler'de kanadın ucunda pençe olduğu için, uzun süre hoatzinler belirli bir sınıflamaya konulamamıştır (1, 2). geleneksel olarak, galliformes grubuna konmuş olsalar da, öncelikle archaeopteryx gibi kötü uçan bir kuş cinsidir, büyürlerken uzun süre uçamazlar; sindirim sistemleri tamamen diğer kuşlardan değişiktir. dna analizleri, cuculidea isimli bir çeşit guguk kuşuna daha yakın olduklarını göstermiştir. yumurtadan çıkan yavrularda kanatlarda bulunan pençeler bir süre sonra yokolurlar ve tüylere dönüşürler. biyologlar ve ornitologlar için hoatzin kuşu günümüzde yaşayan ve archaeopteryx'e gelişim süreci içinde bazı benzerlikler gösteren nadir kuşlardan birisidir ve archaeopteryx'den sonra bazı dinozor-kuşların evrimleşmesinden gelişmiş olabilir. özellikle kanatlardaki pençelerin yavrularda olması ve bunun erginlikle yokolması, hoatzin'de kanatlarda -yavruyken de olsa- pençe geliştirebilme yeteneği olduğunu göstermektedir. bu örnek archaeopteryx'e bir açıdan yakınlığı olan tek örnektir ve archaeopteryx'in kuşlara evrimleşmekte olan bir dinozor olma hipotezini ortadan kaldırmaz, aksine güçlendirir.
kaynaklar: 1) pat shipman, taking the wing: archaeopteryx and the evolution of bird flight, a touchstone book, 1999, s.195-197. 2) hedges sb et al, pylogenetic relationship of the hoatzin, an enigmatic south american bird, proceedings of national academy of sciences, 92:11662-11665, 1995.

Kuşların Diğer Ataları


Yaratılışçıların İddiası: Evrimcilerin archaeopteryx ile ilgili iddiaları, archaeopteryx'ten 75 milyon yıl daha yaşlı protoavis isimli kuş tarafından çürütülmüştür. dolayısıyla archaeopteryx kuşların atası değildir, çünkü kendisinden eski kuşlar da vardır.

Bilimin Yanıtı: Evrimciler hiçbir zaman kuşların atası tek bir canlıdır dememişlerdir. bu yaklaşımda da şeriatçının ya da yaratılışçının bilimsel bilgiyi kendi isteği doğrultusunda nasıl çarpıttığı görülmektedir. kuşların birden çok atası vardır, archaeopteryx tesadüfen bulunan atalardan birisidir. archaeopteryx bundan 150 milyon yıl önce yaşamıştır, ama ondan önceki 100 milyon yıl içinde kuşkusuz ki, pek çok sürüngen ve dinozor türü, hem memelilere hem de kuşlara evrimleşmelerini sürdürmüşlerdir. hiç unutulmaması gereken nokta, sürelerin milyon yıllarla ifade edilmesidir. homo sapiens'in ve yakın atalarının 50.000-1 milyon yıl önce evrimleştiği göz önüne alınırsa ve bir milyon yıllık bir sürenin ne kadar uzun olduğu hatırlanırsa, bu evrim imkansız değildir. protoavis, archaeopteryx'ten 75 milyon yıl önce yaşamıştır; çok parçalı bir iskeleti vardır, ama kuşlara archaeopteryx'ten daha fazla benzemektedir; fakat bir dinozor kuştur. ama bu bilgi kuşların sürüngenlerden evrimleştiği hipotezini çürütmez, sadece güçlendirir. çünkü bu demektir ki, en az 225 milyon ile 150 milyon yıl önce, kuşlara ve sürüngenlere benzeyen canlılar vardı ve 65 milyon yıl önce dinozorlar yokolana dek, en az bir 160 milyon yıl evrimleşmeyi sürdürdüler. bu evrimleşme içinde sinosauropteryx (sürüngenlere yakınlık), velaciraptor ( uzun kapıcı kollar), iberomesornis (güçlü kanatlar, omuzdan göğüse inen kemikler, yerden yükselme yeteneği), enantiornithes (iskelette daha fazla kaynama, alula ve artmış uçuş yetenekleri), aoalulavis (alula ve uçuş yeteneği) ve daha pek çok dinozor iskelet yapısına sahip, dinozor dişlerine, pençelerine ve başka özelliklerine sahip dinozor kuş evrimleşmesini sürdürmüştür. kaynaklar: 1) pat shipman, taking the wing: archaeopteryx and the evolution of bird flight, a touchstone book, 1999. 2) kevin padian and luis chiappe, the origin of birds and their flight, scientific american, february 1998, s.38-47. 3) peter wellnhofer, archaeopteryx, scientific american, may 1990 s.70-77. 4) kevin pedian,early bird in slow motion, nature, august 1996, 382:400-402. 5) alan feduccia, the origin and evolution of birds, 1996, yale university press
_______________________________________


Evrim Kuramı, Bilimde En Tartışmalı Kuram Ola Gelmiştir; Bu, Kusurlu Ya Da Yetersiz Olmasından Değil, Çoğu İnsanın Hayvanlarla Aynı Atadan Geldikleri Gerçeğini Kabullenemediklerinden dolayıdır. İşte bu Nedenledir ki, Bilim İnsanı Olmayan Birçok İnsan Bu Kuramla İlgili Tartışmalara Taraf olmuştur; Öte Yandan Görelilik Kuramı Gibi Diğer Birçok Bilimsel Kuram Aynı Şekilde Tartışma Konusu Olmamıştır.


Bu Çalışmada Evrim Teorisini Basit, Herkesin Anlayabileceği Bir Dille 20 Soruda Ele Aldım. Evrim Teorisinin Ne Olduğundan, İslam İle ve Yaradılışla Çelişip, Çelişmediğine Oradan da İşin Sosyolojik, Psikolojik, Politik ve Toplumsal Boyutuna Değin Geniş Bir Perspektif İle Konuya Değindim.

20 SORUDA EVRİM TEORİSİ


1-Kısa ve Kabaca Evrim Nedir?

Evrim; Yeryüzünde Hayatın İlk Başladığı Andan İtibaren Canlılığın Nasıl Başladığını ve Çeşitlendiğini Anlatır.

2-Evrim Teorisine İnanılır mı, Evrim Teorisi Bilinir Mi? Evrim Bilimsel Midir?

Evrim Teorisi Gözlemlenebilir, Deneylenebilir Bir Olgu Olduğu İçin Bu Teoriye İnanılmaz, Bu Teori Bilinir. Evrim Günümüzde Bir Çok Bilim Dalı, Bilimsel Disiplinler İle Birlikte Çalışır. Paleontoloji, Jeoloji, Arkeoloji, Genetik Bilim, Biyoloji, Mikro Biyoloji, Fizik, Zooloji, Antropoloji, Moleküler Bilim, Kimya, Kozmoloji, Tarih Gibi Disiplinel Çalışma Dalları Vardır Evrimin. Geçmişten Günümüze Tüm Bu Bilim Dallarınca Evrim Süreci Gözlem, Deney ve Yeni Bulgularla Sürekli Geliştirilmektedir.

3-Evrim Teorisi Gerçek Olsaydı Neden "Teori" Diyorlar Ki Adına?

"Teorinin" Bilim Dünyasında Kullanılan Anlamı İle Bizim Günlük Hayatta Kullandığımız Anlamı Farklıdır.Yani bilimsel teori ve günlük dilde “tahmin-öneri” anlamında kullanılan “teori” sözü arasında farklar var. Şimdi Size Farklı Örneklerle Anlatmaya Çalışacağım.

1) Kanun ve Teori Arasında Çok Fark Olmamakla Beraber Bir Teorinin Kanunlaşması İçin Bazen Sadece Bilimsel Veriler Yeterli Olmaz. Sosyal-Toplumsal Hazırlanma Geçiş Süreçleri Vardır. Örneğin Bizim Gibi Gelişmekte Olan Ülkelerde Evrim "Tanrısızlık" Olarak Algılanıosaa Bu Teorinin Kanunlaşması Önünde Bi Engeldir. Ciddi Toplumsal Kaoslar Yaşanmaması İçin Teori Mahiyetinde Bir Müddet Daha Kalacaktır. Tıpkı Şuan Hükümetin Yapmaya Çalıştığı Demokratik Açılımı Düşünün. Hükümetin Şuan Bunu Hemen Kanunlaştırmaması Ülkede Kürt Sorununun Olmadığını Göstermez. Evet Bu Sorun Vardır Ancak Yasallaştırılması İçin Toplumsal Geçiş Sürecine İhtiyaç Vardır. Bu Süreçtede Eksik Olan Bir Takım Kısımlarında Daha İyi İncelenme ve Sağlamlaştırma Durumu Hasıl Olmaktadır.

2) İllada Bir Gün Kanun Olarak Adlandırılmalari Gibi Bir Durum Söz Konusu Değildir. Özellikle Kuantum Teorisi ve Gorelilik Teorisi Gibi Modern Fizik İcinde Yer Alan Konular, Newton'un Kanunlarından Daha Fazla Kez Test Edilmiştir. Kanun Sözcuğünun Kullanımı Zaten Tartışmalıdır. Bilimin Amaci Kesin Kanunlar, Evrensel Gercekler Bulmaktan Ziyade Bilimsel Prensipler Çercevesinde Evreni Aciklamak, Yeni Keşifler Doğrultusunda Bu Prensipleri Geliştirmektir. Yani Bir Teorinin Gerçek Olması İçin İllada Kanun Adını Almasına Gerek Yoktur. Böyle Bir Şey Yok. Bir Konuyla İlgili Hem Bir Kanun, Hem Bir Teori ve Aynı Zamanda Bilimsel Gerçeklikten Sözedebiliriz.

3)
Yerçekimi Üzerinden Bir Örnekleme Verelim.

a) Öncelikle Yerçekimi, Bilimsel Bir Gerçektir. Etkilerini Görebiliyoruz, Ölçebiliyoruz. Çekim Kuvvetinin Kendisini Göremesek de, Diğer Algılarımızla Yer Çekiminin Var Olduğunu Biliyoruz. (Örnek : Bir Şeyi Elinden Bırakırsan, Yere Düşer)

b) Buna Ek Olarak “Yerçekimi Teorisi” Diye Bir Şey de Var. Bu Teori, Yer Çekiminin Nasıl Çalıştığını Anlatmaya Çalışan Bir Teoridir. Yani Kabul Edilip Edilmemesi Diye Bir Kıstas Yok, Sadece Nasıl Çalıştığı Konusunda Teorileri kapsar. (Newton’un Kütle Çekim Teorisi Ya Da Einstein’ın Rölativite Teorisi)

4) Bilimsel Bir Gerçek, ( Kanun ) Gözlemlenebilir Doğal Bir Olaydır, (Evrim, Yerçekimi, Suyun Kaldırma Kuvveti gibi). Bilimsel teori o olayın nasıl gerçekleştiğini açıklamaya çalışır, (Evrim Teorisi, Yerçekimi Teorisi, Gibi). Toparlayacak Olursak; Kanunlar, Bir Olayı Tanımlar. Teoriler, Olayı Açıklar. Eğer Bilimsel Bir Hiyerarşi Olsaydı, Teorilerin Kanunlardan Daha Üst Bir Konumda Olmaları Gerekirdi. Evrim De Bu Kriterlere Uymaktadır. Evrim, Gözlenebilen Bir Bilimsel Gerçektir. Hem Genetik, Hem Fosiller Seviyesinde Gözlemlenebilen Bir Gerçektir. Evrim Teorisi İse Bu Gerçeği, Açıklamaya Çalışan Bir Bilimsel Teoridir.

Konuyla İlgili Tübitak'ın Yorumu İçin Bknz;

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/yazici_dostu.php?kategori_id=2&soru_id=33Ayrıc

Ayrıca Biyoloji Profesörü Ken Miller'in Şu Videosuna Da BAkabilirsiniz.

http://www.facebook.com/video/video.php?v=155251180488#/video/video.php?v=155180560488

4-Evrim Darwin'in Buluşumudur?

Evrim Değil Evrim Teorisi Bundan Yaklaşık 150 Yıl Evvel Doğabilimci, Biyolog Charles Robert Darwin "Bknz;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Darwin#cite_note-JvW-0 " Tarafından Ortaya Çıktı. Bir Diğer Değişle; Evrim Binlerce Yıl Önce, M.Ö 6.YY'da İyonlu ( Yunan ) Filizoflardan Başlamak Üzere Farklı Yorumlarla Ele Alındı. Binlerce Yıldırdır Da Özellikle Yunan ve İslam Felsefe ve Din Alimlerince "Bknz; Thales, Anaksimandros, Herakleitos, Aristoteles, İbni Haldun" Sürekli Ele Alınmıştır. Ancak Evrim İlkkez Bundan 150 Yıl Önce Charles Darwin Tarafından Teori Haline Getirilmiştir.

5-Evrim Tesadüflere Mi Dayanır?

Hayır. Evrim Süreci Tamamen Açıklanabilmiş Nedenlere Dayanır. Evrim Teorisi Canlıların Evrimini Açıklarken Süreci Nedensel Bir Bütünlükte Ele Alır. Her Olay Başka Bir Olayı Tetikler. Ancak Fiziğin Dışına Çıkmaz.

6-Evrim Süreci En Basit Şekilde Nasıl Çalışır?

İlk Hücrelilerden ( Basit ) Çok Hücreli Canlılara ( Kompleks ) Geçişten Başlayalım.

İlk Canlılar Milyonlarca Zaman Diliminde Çok Çeşitli Canlılara Evrilir. Çok çeşitli canlılar yine genetik olarak birbirine çok uzak olmayan türlerle çiftleşşin, bu bir zaman dilimi boyunca sürsün gitsin. Her defasında yeni türler oluşsun.

Böylece bir süre sonra canlı çeşitliliği inanılmaz artacaktır.

Oluşan canlılar çevreye dağılmaya başladıkça birbirlerinden izole olacak,ayrı yerlerde yaşamaya,dağılmaya başlayacaklar ve bir süre sonra yaşadıkları bölgenin farklılaşması nedeniyle genleri değişecektir.

Çevreye dağılmalarının nedeni besin bulmak içindir,çünkü benzer türler benzer besin kaynakları ile beslendikleri için bir süre sonra besin yetmemeye başlayacaktır.

Gen değişimleri sonucu atadan farklılaşacak ve atası ile çiftleşse bile artık yeni bir tür ortaya çıkmayacaktır.

Böylece bir süre sonra tür sayısı sabitlenecektir.

Aynı besin zincirini kullanan türler rekabete girecekler,rekabetten sadece "daha iyi"olanlar çıkacak,diğer türler yok olacaktır.

İşte bu gün yaşamda kalmış olan türler kendine benzer türler içinden rekabeti kazanarak gelmiş olanlardır.

Diğerleri yok olmuştur.

Şimdi bu canlılara baktığımızda birbirine benzer canlıları görüyoruz,bunların ataları aynıdır,örneğin Çita,Aslan,Leopar gibi,ama bu türlerin hepsinin beslenme ve savunma sistemleri farklı çalışmaktadır.Bu yüzden aralarındaki rekabetin boyutu birbirlerinin soyunu tüketecek kadar kuvvetli değildir.

Ancak bunların kendilerine çok benzer olanları artık yaşamda değildir.Çünkü çok benzer beslenme ve savunma sistemi olan türlerin kendi içlerindeki aşırı rekabeti nedeniyle,bir süre sonra aynı tür içindeki yakın akrabalardan sadece bir,birkaç temsilci hayatta kalabilecektir.

Besin kaynaklarının çok çeşitli ve bol olduğu denizlerde karadaki kadar şiddetli rekabet yoktur.Bu nedenle,örneğin çok çeşitli köpek balıkları vardır.

Denizdeki besin kaynakları az olsaydı.Köpekbalığı çeşiti birkaç türe düşecek,daha kötü olanlar yok olacaktı.

Aynı durum insan için de geçerlidir,insanımsılar kendi aralarında çiftleşmişler,yeni türler oluşmuş,sonra bu türlerin rekabetinden sadece Homo Sapiens çıkmış,diğerlerinin soyu tükenmiştir.

Bu gün insana çok yakın daha alt grupta ,örneğin beyin kapasitesi daha düşük,dil kapasitesi yetersiz veya olmayan insan olmamasının nedeni budur.

Homosapiens zekası ile rekabetten sıyrılmış,insan benzeri diğer türler yok olmuştur.
İşte alet kullanan,düşünen tek insan türünün kalmasının nedeni budur.

Ne Yazık ki; İnsanın zekası ile diğer insanımsılardan sıyrılarak tek başına yoluna devam etmesi macerası daha sonra başına bela olacaktı.

İnsanlar kendi elleriyle birtakım efsaneler oluşturdu, sonra o efsanelerin esiri oldu. Doğayı Paylaştığı Diğer Canlılardan Kendini Üstün Gördü.

İnsan dünyayı işgal etti, kirletti. Yine insan zekası ürünü olan teknoloji ile dünyayı yavaş yavaş yaşanmaz hale getiriyor.

100 yıl sonra dünya yaşanmaz hale gelecek. Belki ileri ülke insanları başka gezegenlere gidecekler,ya da dünyada korunaklar altında yaşayacaklar.

Geri kalmış ülke insanlarını ise açlık ve ölüm bekliyor.

7-Evrimi Oluşturan En Önemli Mekanizmalar Nelerdir?

a) Tabi Seçilim "Doğal Seleksiyon"

Bknz;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Fal_se%C3%A7ilim

b) Mutasyonlar

Bknz;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mutasyon

Ayrıca Şu Videoayada Göz Atabilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=hRF-Q8axTt8&feature=related

8-Evrimin Kanıtı Varmıdır?

Evet. Milyonlarca Yıllık Fosiller, Canlıların DNA Yapıları, Binlerce Geçiş Formları, Sürekli Değişen Doğa ve Canlı Yapıları, Canlıların Körelmiş Organları, Mutasyon Geçiren Bakteri ve Virüsler Evrimin En Büyük Kanıtlarıdır. Neredeyse Doğada Görebileceğimiz Herşey Evrim İçin Birer Kanıttır.

Konuyla İligi Bknz; Yazı ve Videolar

Türkiye Bilimsel ve Teknoloji Araştırma Kurmu (Tübitak) "
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=2&soru_id=352 "

http://www.youtube.com/watch?v=VRk07oSBPJA

http://www.youtube.com/watch?v=7EODhcbicYs

http://www.youtube.com/watch?v=3cz8wfEyuGs&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=cNbtJy8WO0s&NR=1

http://www.youtube.com/watch?v=XGxe3Rlrr9Q&feature=related

Ve İnternette Konu İle İlgili Yüzlerce Makale ve Video Bulabiilirsiniz.

9-Maymunlar Bizim Atalarımız Mıdır?

Hayır. İnsan Maymundan Türememiştir. İnsan Primatlarla Ortak Atadan Evrilmiştir. Bunu Bir Ağacın Gövdesi ve Dalları OLarak Düşünün. Gövde Atamız, Dallar İse İnsan ve Primatlar Olsun. ( Şempanze, Goril, Bonobo, Vs. ). Ama Bir Şempanze İle İnsan Arasındaki Genetik Benzerlik, Bir Şempanze İle Goril Arasında ki Benzerlikten Çok Daha Fazladır. Şempanzeler En Yakın Akrabalarımızdır!

İnsan ile orangutanlar dahil tüm diğer kuyruksuz büyük maymunların (ape’ler) atası 14 ila 23 milyon yıl önce Afrika’da yaşamış olan Proconsul africanus isimli hominiddir.

Proconsul şüphesiz bir ara formdur ancak ne bir insandır, ne de bir şempanzedir. İnsanlar, orangutanlar, goriller, şempanzeler ve bonoboların ortak atası olan kendine özgü bir türdür. Proconsul’u bir ağaç gövdesi gibi düşünürsek, bunu bir dalı orangutanlara, bir dalı gorillere, bir dalı ise 6 milyon yıl önce şempanze ve insanın ortak atasına ayrılmıştır. Bu dal ise daha sonra insan ve şempanzeye ayrılmış, şempanzeye ayrılan dal ise daha sonra şempanze ve bonobo olarak ikiye ayrılmıştır.

Örneğin Bknz; Ortak Ata ve Şempanze İle İnsan Arasında Ki Genom, DNA ve Kromozom Benzerlikleri İle İlgili Bir Kaç Video

http://www.youtube.com/watch?v=83rUhtwM5-w

http://www.youtube.com/watch?v=HE9GWclJ0qs&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=Lep5-kfI0sI

10- Evrim Teorisi Nasıl Varolduğumuzu mu Açıklar?

Hayır. Yaşamın ve Canlılığın Oluşumunu Evrim Teorisi Açıklamaz. Bunu Abiyogenez-Biyognez Teorisi Açıklar. Evrim Teorisi Canlıların Nasıl Evrildiği İle İlgilidir. Bknz; 1. Soru...

11- Evrim Teorisi Yaratma "Tanrı ve Din İnancı İle " Çelişir mi?

Hayır. Evrim Teoriside, Bilimin Bütün Disiplinleride Fizik Ötesi İle İlgilenmez. Bilimin/Evrimin Amacı Doğadaki Olayları İnsan Beyni/Mantığı İle Kanıtlara, Gözlemlere Dayanarak Açıklamaktır. Bu Sebepten Evrimin Tanrı İle Hiç Bir Sorunu Yoktur. Fizik Ötesi "Metafizik" Kavramlar Dinlerin ve Felsefenin İşidir. Örneğin; Evrim Süreci Kendiliğinden Oluşacağı Gibi Bir Tanrı Tarafından da Oluşturulmuş Olabilir. Evrimin Yaratıcı Tarafından Var Edilmemesi İçin Hiç Bir Gerekçe Yok. Evrimi Kabul Eden Yüzlerce Dindar Yada Sadece Yaratıcıya İnanan Evrim Teorisyenleri, Bilim İnsanları Vardır. Ayrıca Evrimi Kabul Eden Tanrıya İnanan/Dindar Milyarlarca İnsan Vardır.

Bilimle dinsel inançlar ille de çelişir diye bir şey olmamalı; çünkü konuları, alanları farklıdır. Bilim, doğal dünyanın işleyişinde etkili olan süreçleri konu edinir. Din ise dünyanın ve insan yaşamının anlamı ve amacını, insanların birbirleriyle ve Yaratıcılarıyla olan ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini, insan yaşamını düzenleyen ve insanlara ilham veren ahlakî değerleri konu edinir. Evrim teorisi dine dayalı Tanrı inancıyla çelişmez; Yaratılışçılık ve Akıllı Tasarım ise çelişirler: insan altçenesinin ve doğum kanalının beceriksizce/kusurlu tasarımı nasıl izah edilebilir ki? İnançlı insanlar, organizmalarda gözlemlenen yetersiz
tasarımın ve dünyaya egemen olan işleyiş bozukluklarının, tuhaflıkların, acımasızlığın ve sadizmin ancak Darwin’in doğal seçilim teorisiyle izah edilebildiğini kabul etmeliler. Kısaca Evrim ve Yaradılış Bir Çatışma İçinde Değillerdir.

12- Evrim İslam ve Diğer Tek Tanrılı "İbrahimi" Dinlerle Çelişir mi?

Hayır. Burada Yaradılışçı Evrimden Söz Edebiliriz. Bu Konuda İslam ve Evrim İle İlgili Geniş Bir Çalışma Yaptım. Aşağıda Bunu Okuyacaksınız. Hristyanlık ve Yahudilikle İlgili Bir Takım Mezhepsel Farklılıklar Yaşanabilir Ancak Genel Manada Ciddi Bir Sorun Göremedim. Hristiyan Katolik Olan Ünlü Evrim Teorisyeni Ken Miller Bu Manada Bir Örnek Olabilir. Ayrıca Yine Müslüman ve Hristiyan Olan Bir Çok Evrim Teorisyeni Vardır.

Kuran'da Evrenin, Dünyanın ve Canlılığın Evreler Halinde Yavaş, Yavaş Yaratıldığı Bir Çok Ayette Geçer. 1000 Yıldan Bu Yana Büyük İslam Alimleri-Felsefecileri Evrimden Bahs Etmişlerdir. Kuran'da Canlıların Evrimini Anlatan Ayetler VArdır. Şimdi Bunları İnceleyelim.

İslâm’da Evrim Teorisi’nin Doğuş Ortamı;

Modern kimyanın kurucusu sayılan, tıp ve mantıkla uğraşmış, 8. yüzyılda yaşamış Cabir bin Hayyan canlıların ve insanın üreme sistemine gerek kalmadan kendiliğinden meydana geldiği fikrini öne sürer. İslam dünyasında onun bu fikirleri daha sonra İbn-i Sina, Fahreddin Razi, , El Harisi, İbn Ebi`l-Haid, Er Ruhavi, İbn`un Nefis gibi bilim adamları ile İhvanu`s Safa gibi ekolleri ve `Evrimci bir Yaratılış` öngören meşhur `Hayy Bin Yakzan` kitabının yazarı İbn Tufeyl gibi düşünürleri de etkiler.

On ikinci yüzyılda İbn Tufeyl, on üçüncü yüzyılda da İbnü’l Arabî (1165-1240) gibi mutasavvıflar, Nasiru’d-Dîn Tûsî (1201-1274) gibi filozoflar, Kazvinî (1203-1283) gibi kozmografyacılar, yaratılış ve evrim konusunda önemli görüşler ileri sürmüşlerdir.

On dördüncü ve on altıncı yüzyıllarda yaratılış ve evrimden bahseden mutasavvıflardan Şebistâri (1250-1321) ve İbn Türka el-İsfahânî, sosyolog İbn Haldun (1332-1406), Osmanlı ahlakçısı Kınalızade Ali Efendi (1510-1572) ve İranlı filozof Molla Sadra Şîrâzî (1510-1640) sayılabilir.

VIII. yüzyılda Abdulkadir Bîdil (öl. 1715) ve Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1772), daha çok mutasavvıfların anladığı manada bir yaratılış taraftarıdırlar. İbrahim Hakkı’nın yaratılış ve evrim hususundaki görüşleri, İbn Miskeveyh, İhvan us-Safa, Nasr ud-Dîn Tûsi, İbn Haldun ve Kınalızade Ali Efendi’nin fikirleri doğrultusundadır.

a) Nazzam’ın Kozmolojik Evrim Teorisi

Bir kelamcı olan Nazzam(9.yy) ise (Mutezile ekolündendir) kozmolojik bir evrimci yaratılış teorisi ileri sürer. Ona göre evren ve türlerin ilk tohumu mahiyetinde yaratılan ilk varlık kendisinden sonra ortaya çıkacak tüm varlıklara kaynaklık etmiştir, bütün canlı türleri bir tek çekirdek varlıktan gelişerek meydana gelmiştir. Nazzam teorisine dini dayank olarak `Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan vareden, Allahtır(Araf,189)` ayetini alır. Nazzam görüşleriyle, canlı türlerinin sürekli olarak bir halden başka hale geçtiğini de ileri sürer.

Nazzam`ın bu ve benzeri fikirlerinden dolayı başta İmam Eşari tarafından olmak üzere Hıristiyan ve Yahudiler hatta kendi mezhebi tarafından eleştirildiğini, dinsizlik ve materyalistlikle itham edildiğini de kaydetmek gerek. Oysa Mehmet bayraktar`ın da ifadesiyle Nazzam zaten Allah`ı tanımakta ve teorisinde iddia ettiği tüm evrimci varoluşların Allah`ın iradesiyle yaratıldığını kabul eder. Ona göre Allah, ilk varlığı yok iken doğrudan yaratır ve onu vasıta kılarak tüm varlık türlerini ondan meydana getirir.

b) Cahız’ın Biyolojik Evrim Teorisi.

Biyolojik Evrim Teorisi`nin esas atası ise 8 ve 9. yüzyıllarda Basra`da yaşamış olan Nazzam`ın talebesi
Cahız`dır. `Kitab`ül Hayavan` adlı eseriyle bildiğimiz anlamda biyolojik evrim teorisi`nin temelini ortaya atar. Buna göre, ilk çekirdek varlığın evrimiyle bir yandan kainat meydana gelmiş, buna paralel olarak ilk basit canlı türleri meydana gelmiş, onların evriminden de silsilevi bir şekilde basitten komplekse doğru mertebe mertebe canlı türleri oluşmuştur. Bu evrimin son halkasında da insan ortaya çıkmıştır. Cahız günümüz evrimcilerinin kilit nokta olarak gördükleri mutasyon ve transformasyonu`da kabul eder. Ona göre türler sabit değil, değişkendirler, dönüşürler. Mutasyon veya dönüşümü Cahız, `İçinizde Cumartesi günü azgınlık yapanları elbette biliyorsunuz. Onlara: `Aşağılık birer maymun olunuz` dedik; bunu ardlarından gelenlere bir ceza örneği ve Allah`a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt olsun diye yaptık.` (Bakara,65-66) ayetlerinden yola çıkarak açıklar. Cahız evrimin kilit taşlarından dönüşümü ya da günümüz tabiriyle mutasyonu uzun uzun açıklar, ve çeşitli örneklerden yola çıkarak gerekçelendirir. Cahız`a göre kainatı yaratan Allah, onu ve canlıları sürekli evrimleşici mahiyette yaratmıştır.

Cahız, günümüz Evrim teorisinde de bulunan diyalektik (zıtların birliği- mücadele) ve doğal seleksiyon (doğal ayıklanma yada seçilim) kavramlarına da yer verir. Böylece mücadele şeklinde geçen hayatta kuvvetli ya da yetkin türlerin devam edebildiklerini öngörür. Bunu da Allah`ın bir kuralı olarak görür. Aslında burada Cahız`ın günümüzde materyalizmin iki önemli dayanak noktası olarak görülen Diyalektik ve Doğal Seçilim kavramlarını dini inancı ile bağdaştırabildiği görülmektedir. Cahızın canlıların evrimleşmesi fikrinin temel dayanakları, Allah`ın evrimci bir süreçle yaratmasının zahirdeki görünür şartları olarak fiziki çevre, iklim şartları , hayat mücadelesi ve doğal seçilimdir.

Günümüzde dindarların materyalist bir yorumla aktarılan Diyalektik fikrini kainattaki tesanüt ve teavün (yardımlaşma) olgusundan yola çıkarak reddederler. Oysa zıtların birliği ve mücadele olgusu tesanüt ve teavünün varlığına engel teşkil etmeyeceği mantıki bir durumdur.

c) Biruni’nin Suni Seçimli Evrim Teorisi

Cahız`ın `Evrimci Yaratılış` fikri kendisinden sonra belirgin bir şekilde İhvanü`s Safa, Biruni, Kazvini, Damiri gibi Müslüman bilim adamlarınca kabul görür. Bununla beraber Cahız, İmam Eşari gibi Ehl-i Sünnet kelamcılarının bir kısmı tarafından materyalist ve dehri olmakla da suçlanır.

XI. yüzyılda Gazne`de yaşayan ünlü Müslüman alim Biruni`de hem kozmolojik hem biyolojik evrimi savunur. O`da canlıların ortay çıkışı ve evrim süreciyle çeşitlenip gelişmelerini Allah`ın iradesi ve yaratışının bir neticesi olarak görür. Biruni bu teoiye katkı olarak sun`i seçim ve tabiat ekonomisi fikirlerini ileri sürer. Ona göre doğada her şeyin üreyip çoğalması ve evrimi ölçülü bir denge üzere olmakta bu da doğada tesadüfilik, başıboşluk ve israf olmayıp bir iktiatın olduğunu göstermektedir.

d) İhvân us-Safâ ekolünün Sosyopsikolojik Evrim Teorisi

İslam kültüründeki temel evrimci görüşlerin esasları bu bilim adamları olmakla beraber, bir düşünce akımı olan İhvanü`s Safa mensubu alimler de kozmolojik ve biyolojik evrim görüşünün yanında sosyal ve psikolojik evrimi de benimserler.

e) İbn Tufeyl’in Hayat ve İnsanın Menşei Teorisi

İslam kültürü içerisinde evrimci görüşü ileri sürenlerden biri de 12. yüzyıl Endülüs alimi İbn Tufeyl`dir. İbn Tufeyl bugün dahi okunmakta olan ve yaratılış ve evrimi roman üslubuyla hikaye ettiği `Hayy bin Yakzan` adlı kitabın yazarıdır. Kitapta, ıssız bir adada çukur bir yerde su, hava ve toprağın karışımından oluşan çamurun güneş ısı ve ışığının tesiriyle mayalanması ve bu çamurun çeşitli dönüşümler geçirerek canlıya, insana dönüşmesi anlatılır. Bu oluşumun temel etkeni ise Allah`ın `Hayat` sıfatının tecelli ederek yaratmasıdır. Bu hikayede çamurdan insana dönüşen varlık ilk insanı temsil etmektedir. Bu oluş uzun bir zaman süreci zarfında gerçekleşir.

f) İbn'ün Nefs'in SosyoPsikolojik Evrem Tanımı

Benzer başka bir evrimci görüşün sahibi ise 13. yüzyılda yaşamış ünlü tabip İbn`ün Nefs`tir. İbn`un Nefs de `Er Risalet`ül Kamiliyye` isimli eserinde Hayy Bin Yakzan `a benzeyen fakat bazı noktalarda ayrılan, çamurdan oluşarak sonunda insana dönüşen Kamil isimli varlığın oluşumunu hikaye eder. Bu kahraman`da evrim sonucu yaratılır ve sosyal ve psikolojik bir evrim sürecide geçirerek bilinçli insana dönüşür.

g) Mevlana’nın Özümlemeyle Evrim Teorisi

Bir bilim adamı olmasının yanı sıra din alimi olarak da görülen ve bu açıdan ayrı önemi olan Mevalana Celaleddin Rumi de evrimci olarak biliniyor. Mevlana kainatın kozmolojik, canlıların ise biyolojik evrimle yaratıldığı görüşünün devamcılarındandır. Ancak ondaki özümleme yoluyla evrim fikri mecazi bir anlatım da olabilir.

Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum. Öyleyse ölümden korkmak niye? "Mevlana Celaleddin Rumi"

h) İbrahim Hakkı Hz.leri'de Marifetnamesi.

"Allah'ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur, (ateş, hava, su ve toprak) birbirlerine karışır ve birleşir. Bu karışım ve birleşmeden önce madenler meydana gelir. Bundan da bitkiler, maden ve bitkilerin birleşmesinden de hayvanlar meydana gelir ve hayvan soyu kemalini, en uygun şeklini bulunca insan hasıl olur" (Hakkı, İ. Marifetname, s.29).

ı) İbn Miskeveyh'in Evrim Yorumu

İbn Miskeveyh, ابن مسكوويه, (Ahmed bin Muhammed Miskeveyh) (940-1030) İranlı ünlü İslam filozofu.

Bu ؛erefli vücudun yükseli؛ ba؛langıcı madenler olmu؛tur ki, onların ba؛langıcı kaygan çamurdur. Sonra ondan ta؛lar mertebesine yükselmi؛tir. Ondan eriyen cevherler mertebesine ula؛mı؛tır; demir, kalay, bakır, gümü؛ ve altın gibi madenlerdir. Bundan sonra la'l, yakut ve zümrüt gibi cevherlerin mertebesine yükselmi؛tir. Ta mercana varıp, bitkisel belirtilerle geli؛ip, o mertebeden dahi yükselip, tohumsuz biten bitkiler mertebesine gitmi؛tir. Bundan sonra tohumla biten bitkiler mertebesine ve ondan ağaç suretine varıp, ta hurma ağacı olmaya yetmi؛tir. Hurma mertebesinden, hayvan mertebesine yükselip yıllarca o mertebede ya؛amı؛tır. Ta i؛ ve surette insana benzeyen goril ve maymun mertebesini bulmu؛tur. O mertebeden dahi yükselip, insan suretine gelmi؛tir. O insan ki, kemâl mertebelerinin suret ve sîretinde ilerleyip, kâmil insan mertebesine gidip, İlâhî ahlâk ile dolmu؛tur. O, bilginin olgunluğuna erip, külli akla ula؛mı؛tır. Bu mertebede varlık dairesi birle؛ip, nihayet bulmu؛tur. Zira ki, umumî vücut i؛inin devri bِylece bulunmu؛tur ve bu geçici vücut, bir daire ؛eklinde resmolonmu؛tur. Onun ba؛langıcı ilk akıl, sonucu kâmil insan kılınmı؛tır. Bِylece vücut dairesinin sonu ِne gelip, kâmil insanda birle؛ip, tamam bilinmi؛tir. "Ibn Miskeveyh ( el-Fevzü'l -Asgar )"

i) İbn Haldun

Kimileri tarafından sosyolojinin kurucularından kabul edilen ünlü tarihçi ibn-i Haldun da `Mukaddime` adlı ba؛eserinde insanın yaratılı؛ında evrimin esas olduğunu ifade eder.

j) İslamın En Büyük Kuran Yorumcularından Olan İbnü Türkete'l-İsfahânî, Füsûs ھerhinde Demi؛tir ki :

"Yeryüzünde ilk meydana gelen madenler, sonra bitkiler, sonra hayvanlardır. Ve Allah Teâlâ bu mevcut ؛eylerin cinslerinden her sınıfının sonunu, takip edenin ba؛langıcı kıldı da madenlerin sonunu ve bitkilerin evvelini mantar, bitkilerin sonunu ve hayvanların evvelini hurma, hayvanların sonunu ve insanın evvelini maymun kıldı ki, birbirine ulanma birliği bozulmadan, deği؛meden, aralanmadan, kesilmeden korunsun ve birbirine bağlansın." Kaynak; İbn-i arabinin Fütühat-ı mekkiye isimli eserindedir.

k) Dünyanın En ـnlü İslam Alimi ELmal-ı Hamdi Yazır ھِyle Der;

Biz daima gِğsümüzü gere gere ve ilmi yoldan hiç ayrılmayarak deriz ki, aynı men؛eden "Ortak Ata" gelme davası doğrudur. Evvela bütün hayvanat için bu men؛ein aslı maddedir, basit unsurlar ve elementlerdir. Bir ba؛ka ifade ile topraktır. Bu maddeden hayatın meydana gelebilmesi ise, ilim, irade, kuvvet, kudret sahibi harici bir sebebe bağlıdır. (Yazır, Hak Dini, 1/329-330).

l) Bakın Said-i Nursi "Kurdi" Risale-i Nur'da Ne Diyor.

Bu anlamda evrimin var veya yok olması Yaratıcı’nın varlığını kabul ya da inkarın zemini olamaz, sadece yaratı؛ adetinin ne olduğunu anlamaya yِnelik teknik bir konudur. "Kaynak;
http://www.saidnursi.de/tr2/index.php/Mana-i-Harfi/Evrim.html "

m) Hüseyin El-Cisr

Hüseyin el-Cisr`e göre Allah varlıkları yoktan var etmi؛ ve türlere ayırmı؛tır. Bu yaratım tabiatın veya kanunların tesiriyle değil Allah`ın yaratması ile olmuştur. Tabiat kanunları adi sebeplerdir. Neticede o kanunları koyan Allah`tır ve onlarsız yaratmaya da kadirdir. Bundan dolayı Müslümanların varlıkları yoktan var etme yani Allah`ın başlangıçta her türü müstakil olarak yoktan yaratmasına inanmaları ile Allah Teâla`nın bu kainattaki türleri tekamül yoluyla yani ِnce basit bir maddeyi yaratıp sonra onu unsurlara, daha sonra protoplazmaya, daha sonra ilkel bitki ve hayvanlara, daha sonra da diğer türlere ayırmasına, bazılarını bölerek çoğaltmasına, bazılarını da yok etmesine inanmaları arasında hiçbir fark olmadığı görüşündedir.

n) Iraki’nin Minerallerin Evrim Teorisi

o) Kınalızade Ali Efendi

ö) Omer Nasuhi Bilmen


Nebatat ve hayvanatın ve hatta insanların tekamül tarikiyle vücuda gelmi؛ olmaları aklen caizdir. Fahr-ı Alem Hazretleri dilediği mahlukunu bir nevi müstakil olarak yaratabileceği gibi, bitarik-ı tedriç de (yava؛ yava؛, tekamül yoluyla) vücuda getirebilir; bunda istibad olunacak (inkar edilecek) bir cihet yoktur.`(ض. Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam, 1959,İstanbul)

p) Prof. Dr. MAHMUT EROL KILIÇ/ Marmara ـ. İlahiyat Fakültesi

Modern zamanlarda evrim tartışmasının içerisine değişik kamplaşmalar, din-bilim çatışması damgasını vurdu ve bu konuyu kavgalı bir hale getirdi. Geleneksel yapıya baktığımızda, büyük İslam düşünürlerinde hem yaratılış teorisi hem de belli oranlarda evrim teorisine benzeyen teoriler bulunmakta. Dolayısıyla metafizikten kopuk olmamak ve bir yaratılışı inkar etmemek kaydıyla, yaratıcının planı içerisinde belirli bir evrim süreci var. Günümüzde sapla saman karı؛ıp, ortalığı toz duman bürüdüğü için bazıları materyalist manada mutlak evrimi savunup bir yaratıcıyı inkar etmekte, bazıları da tamamen tek manada bir yaratıcı olduğunu sِyleyip hiçbir surette evrim olmadığını ileri sürmektedir. Oysa geleneğe ve geleneksel dü؛ünceye baktığımız zaman iki görüşün de tatlı bir uyum içerisinde buluşabildiğini görebilmekteyiz. " Prof. Dr. MAHMUT EROL KILIÇ / İlahiyatçı"

Ve Daha niceleri de evrimi savuna gelmişlerdir. İşin ilginç yanı ise nazzam, cahız, ve ibn miskeveyh insanın maymundan geldiğini söylemektedir. Buruni ise insanın maymundan geli؛inin doğru olmadığını, insanın kendi türü içinde evrimle؛tiğini belirtmi؛tir. 19. yüzyıla gelindiğinde bu evrimci dü؛ünürlerin varisleri de ortaya çıkmaktadır. İslâm dünyasındaki ilk reformistlerden kabul edilen Muhammed Abduh, 19 yüzyıl Hintli İslâm alimi Seyyid Ahmed Han, Hüseyin El Cisr ünlü Osmanlı aydınlarından Filibeli Ahmed Hilmi ve eski Diyanet İşleri Ba؛kanlarından Prof. Dr. Süleyman Ate؛ evrimi doğrultusunda tevilleri olan Müslüman alimler arasında ilk akla gelenlerdir. Günümüzde Bir çok İlahiyatçıda Evrimi Kabul Etmektedir.

Müslüman evrimcilerin bazı kitaplarının tercümeleri XV. yüzyıldan itibaren Avrupa`da yayınlanır. Lamarck ve Darwin`den önce sistematik olmasa da evrimci görüşler ileri süren pek çok bilim adamı çıkar Avrupa`da. Müslüman evrimcilerden etkilenen J.Ray, Roi, Buffon, E. Darwin, Cabanis, Limnaeus ve Goethe gibi bilim adamı ve düşünürler evrim teorisinin düşünsel zeminini hazırlarlar. Bu fikri zeminde görüşlerini oluşturan Lamarck ve Darwin ise bunlar vasıtasıyla dolaylı olarak etkilenirler. Bir başka deyişle Batı`daki evrim tartışmalarında Müslüman düşünürlerin de katkısı vardır.Ancak bilim karşıtı islamcıların etkisi artınca , teori Avrupa'yı etkilemiş. Ayetlere Geçmeden Önce İbn-i Arabi'nin Bir Rüyası İle Devam Edelim.

İBN-İ ARABİ'NİN RÜYASI

Unlü düsünür İbn-i Arabi de evrimci müslümanlar arasında sayılıyor. Arabi,"Fütuhat"isimli eserinde gayb aleminde gِrdüğü bir hadiseyi anlatır;

İbn-i Arabi,Mekke'de kaldığı sürece sık sık Kabe'yi tavaf eder.Bir seferinde herkesin gölgesi olduğu halde,çok uzun bolu bir adamın gölgesinin olmadığını fark eder.

Uzun boylu adam tavaf ederken;

"Biz de sizin gibi bu beyti tavaf ediyoruz" demektedir.

Yanına yaklaşıp kim olduğunu sorar.

Adam ; "Ben senin büyük atalarındanım"der.

Bunun üzerine İbn-i Arabi "hangi asırda yaşadınız"diye sorar;

"Kırk bin sene evvel vefat etmiştim"yanıtını alır.

İbn-i Arabi bunun üzerine ; "İnsanın atası olan Adem'in altı bin sene evvel yaratıldığını söylerler" dediğinde,gölgesiz adam şu cevabı verir;

"Bil ki: insanın ilk atası olan Adem'den evvel yüz bin Adem gelip geçmiştir."

Konuyla İlgili Şu Videoyu Tavsiye Ederim ;
http://vimeo.com/6114544

Simdi Evvela Ademin'de Normal İnsanlar Gibi Yaratıldığını Anlatan Su Ayete Bakalım.

Aliimran Suresi 59. Ayet

"Süphesiz Allah katında (yaratılı؛ları bakımından) İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi."

Simdide Once Kozmolojik Yaratma Ayetlerine Bakalım Daha Sonrada Konumuz İle İlgili Biyolojik Yaratılıs Ayetlerine Geçelim.

Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra ar؛a istiva eden Allah'tır… (Araf Suresi, 54)

BİZ GÖĞÜـ 'BUYUK BİR KUDRETLE' BİNA ETTİK VE ŞÜPHESİZ BİZ, (ONU) GENIŞLETİCİYİZ. (ZARİYAT SURESİ, 47)

Kuran'da Kozmolojik Ayetlerde 2+4=6 Gün Formülü Vardır. Yani Yerler 2 Günde, Gökler 4 Günde Yaratılmıştır. Yalnız Bu Gün Zamanı Bizdeki 1 Gün "24 Saat" Değildir. Kuran'da Bir Kaç Ayette Bir Günün/Bir Evre Allah Katında 1000 Gün/Evre Olduğu Geçer. 6 Gün/Evre Eşittir 6000 Gün'de/Evrede Yaratılmıştır Kainat Yan!

Buradan Biz Kainatın ve Dünyamızın Birden Anında Değilde Yava؛, Yava؛, Süreç İçerisinde Deği؛erek, Dönüşerek, Evrilerek, Genişeyerek 6000 Bin Evrede Yaratıldığını Açıkça Görüyoruz. Bu Kozmolojik Evrimsel Yaratmadır. Şimdide Biyolojik Evrimsel Yaradılışa Geçelim.

NUR 45. Ayet

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ فَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاءُإِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

"Allah her canlıyı sudan yaratmıstır. Onlardan karnı üzerinde yürüyenler ( Sürüngenler ) vardır. Yine onlardan iki ayak üzerinde yürüyen vardır. Ve yine onlardan dört (ayak) üzerinde yürüyen vardır. Allah dilediğini yaratır. Muhakkak Allah her şeye kadirdir."

Şimdi de Ayet İle Evrim Teorisi Arasında ki Tıpa Tıp Benzerliği Ele Alayım.

"Allah Her Canlıyı Sudan Yarattı" Diyor Ayet.

Evrime Teorisi Ne Diyor?

"Canlılık Suda Oluşmaya Başladı."

Woow! Müthiş...

Yani Bizim Atalarımız Sudan Karaya Geçtiler.

Devam Edelim;

"İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her ؛eye hakkıyla gücü yetendir."

Kısaca Evrim Sürecine Bakalım Şimdide.

İlk Canlı Sudan Karaya Geçer. Sürüngendir. Sonra 4 Ayaklıya, Oradan da 2 Ayaklıya Evrilir.

Hikaye Ne Kadar Da Tanıdık Dimi?

Beyninizde Daha İyi Canlandırmanız İçin Sudan Karaya Geçiş Sürecine Örnek Şu Videoyu
http://www.youtube.com/watch?v=oX4FNDOyrF0&feature=related Tavsiye Ederim.

Nuh suresi 14.

"Halbuki, o sizi evrelerden geçirerek yaratmıstır."

Bu Ayetde de Açıkça Evrimden Söz Ediliyor Denilebilinir.

(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmisteki atalarınızın da Rabbidir." (Suara Suresi, 26)

O'ndan başka ilah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. (Duhan Suresi,

Bu İki Ayette Evrimsel Geçis Sürecinde Ortak Atalara İsaret Edilmis Olabilir.

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir. (Kasas Suresi, 68)

Bu Ayetde de "Doğal Seleksiyondan" Ayıklanmadan Söz Edilebilinir.

"Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti." (İnsan Suresi, 1)

"kendisi anılmaya değer birşey değilken" ifadesi "insanın bir insan olmadan önceki hallerinin ifade edildiği" şeklinde açıklanabilinir.

Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demisti. (Sad Suresi, 71)

Burada da Yine Evrimden Açıkça Söz Edilebilinir.Çünkü "Yaratacağım" Demek Bitmemiş, Devam Eden Anlamına Gelir. Evrim Milyarlarca Yıldır Devam Ediyor. "YArattım" Deseydi Evrimle Alaka Kurmak Zor Olabilirdi.

Bu Benim Alanım Olmadığı İçin Ayetlere Yorum Katmamaya Özen Gösterdim. İnsanların Kendi Yorumlarıına Bıraktım. Ancak Ayetin Bu Anlamları İçermediğini İddia Eden Olursa Kendileri İle Bu Konu Üzerinde Kafa Patlatmaya Hazırım. Dikkat Edilmesi Gereken Başka Bir Husus, Bu Ayetlerin Hiç Biri "Zorlama" Değildir. Zorla Evrime Uydurulmaya Çalışılmamıştır. Bir Beyni, Düşünce Yetisi Olan Ve Ön Yargısız "Nötr" Bakabilen Herkes Bu Ayetlerin Pekala Evrimi Gösterdiğini Anlayabilir.

13- Evrim Teorisi Üstün Irk Yaratmak İçinmi Ortaya Atılmıştır?

Hayır. Bilimin Evrenin Sırlarını Çözen ve Hayatımızı Kolaylaştıran Buluşları Malesef Faşizm Ve Kapitalizm Tarafından Sürekli Kendi Çıkarları İçin Kullanıagelmiştir. Örneğin Atom'un Keşf Edilmesi İnsanlığa Yarar Getirmeden Önce ABD'Tarafından Bomba Olarak Tasarlanıp Japonya'nın Nagazaki ve Hiroşima Şehirlerine Havadan Atılmış ve Yüzbinlerce İnsan Öldürülmüştür. Yine Saddam Hüseyin'in Halepçe'de Kürtler Üzerinde Kullandığı Nükleer Silahlar Binlerce Kürd'ün Katl Edilmesine Neden Olmuştur. Yada Başka Bir Örnekle Ünlü Bilim Adamı Nicola Teslaa Elektriği Kablosuz ve Ücretsiz Tasarlayabilmeşken, Kapitalizm Elektiğin Bu Şekilde İnsanlara Ulaşmasını Engellemiştir. Yıllardır Ödediğimiz Kabarık, Bol Vergili Elektirik Fatularıda İnsanlık İçin Büyük Zarardır. Hem Parasal Manada Hemde Ağaç Katliamı Olarak. İnsanlık Tarihi Bu Gibi Benzer Olaylarla Doludur Maalesef. Evrimin Üstün Irk Yaratma Fikirleride Yine Irkçı/Faşiştlerce İstismar Edilebilinir Ancak Bu Evrim Teorisinin Zararlı Olduğu Anlamına Gelmez, Tıpkı Atom ve Diğerleri Gibi. Tek Sorun Bilimsel Gelişmeleri / Bulguları İnsana, Doğaya, Canlılara Yakışır Bir Şekilde Kullanmak, Bunlardan Bu Şekilde İstifade Edebilmektir.

14- Evrim Teorisinin Dünyada Kabul Görme Oranları Nedir?

2005 yılında gelişmiş ülkeler seviyesindeki 34 ülkeyi içeren bir çalışmada, "evrimi doğru kabul edenlerin oranı" yaklaşık %27 ile en düşük Türkiye'de bulunmuştur. " Türkiye İle İlgili Rapor İçin Bknz;
http://www.habervesaire.com/haber/1309/

Türkiye'den sonra ise %40 ile, "Akıllı Tasarım" Akımının Ortaya Çıktığı ABD Yer Almaktadır. ( TR ve ABD; Yine Paradoksal Bir Şekilde Biradalar. Sizde İlginç Değil Mi )

Gelişmiş Avrupa devletlerinde evrimin doğru kabul edilme oranları Türkiye'den ve Amerika'dan çok daha yüksektir. İzlanda'da halkın %80'inden fazlası, Danimarka, Fransa, İngiltere, Japonya'da yaklaşık %80'i evrimi kesin olarak doğru kabul etmektedir

National Geographic'in Detaylı Anketi İçin ;
http://news.nationalgeographic.com/news/bigphotos/21329204.html

Ortadoğuda İran İslam Devleti Başta Olmak Üzere Bir Çok Devlet Evrimi Kabul Etmekte, Okullarında Okutmaktadır.

15- Akıllı Tasarım Yada Yaradılışçılık Akımı Nedir?

Tasarım savı başlıca iki önermeye dayanır. Birincisi, organizmaların belirgin biçimde tasarlanmış göründükleri; ikincisi de, bu tasarımın ancak Tanrı’yla izah edilebileceğidir.Tasarım savı ilk defa Klasik Grek döneminde ve Hıristiyanlık’ın erken dönemlerinde çeşitli biçimlerde ortaya atılmıştır. Savın en ayrıntılı biçimini ortaya atan Doğal Teoloji (Natural Theology - 1802) başlıklı kitabı aracılığıyla William Paley oldu. Göz – ve daha birçok organ, organizma ve bunların etkileşimi – tesadüf sonucu değil tasarım sonucu ortaya çıkmış görüntüsü verirler, dolayısıyla Tanrı tarafından yaratılmışlardır. Tasarım savı 1990lı yıllarda ABD’de birtakım yazarlarca yeniden gündeme getirilmeye başlandı.

Darwin’in doğal seçilim aracılığıyla evrim teorisi Paley’in savlarını geçersiz kılıyordu: organizmaların adaptasyonu tesadüf sonucu değil, organizmalara fayda sağlayacak özelliklerin aşamalı olarak zaman içerisinde gelişimini mümkün kılan süreçler sonucunda gerçekleşir. Canlılar dünyasında gerçekten de bir çeşit “tasarım” söz konusudur: gözler görmek için, kanatlar uçmak için, böbrekler de kanın bileşimini düzenlemek üzere tasarlanmışlardır. Ancak organizmalarda görülen bu tür tasarımlar, bir mühendisin tasarlamış olabileceği türde “akıllı” tasarımlar değil, kusurlu tasarımlardır. Daha da kötüsü; canlılar
dünyasında bozukluklar, işlevsizlikler, tuhaflıklar, israf ve acımasızlık hüküm sürer. Organizmaların tasarımı, tesadüf ve gerekliliğin etkileşimi aracılığıyla yaratıcı nitelik kazanan bir süreç zarfında mutasyonlar ve doğal seçilimin etkileşmesiyle ortaya çıkar.

20.inci yüzyılda yaratılış görüşünün Amerika’da yükselişe geçmesiyle birlikte durum değişmiştir. 1925‘teki Scopes Davası’ndan sonra kökten dincilerin baskısıyla evrim kuramının liselerde okutulması engellenmiştir.1960larda evrim teorisini tekrar etkin biçimde öğretmek için yeni çabalara girildiğinde, yaratılışçılar bunu engellemek için yeni yasal stratejiler geliştirdiler. Yaratılışçılığı evrim teorisi ile yan yana öğretmek için yaptıkları her girişim yasal engellere takıldı; çünkü yaratılışçılık temelde A. B. D. Anayasası’nın laiklik ilkesine aykırıdır.

Öte yandan yaratılışçılar bilim adamalarından fazla bir dirençle karşılaşmadan Türkiye’de Eğitim Bakanlığı ile yaptıkları işbirliği sonucu biyoloji ders programını değiştirerek Türkiye’yi, evrim ve yaratılışçılığın bir arada öğretildiği tek laik ülke konumuna getirdiler. Bu gelişmenin Türkiye’de fen bilimleri eğitimine etkisi çok olumsuz olmuştur. Yakın geçmişte yapılan bir araştırma, son yıllarda mezun olan öğretmenler arasında evrimi kabul edenlerin oranının, eski mezunlar arasında görülen orandan önemli derecede düşük olduğunu göstermiştir. Bir başka araştırmada, evrimin genel halk arasında gördüğü kabul açısından, Türkiye araştırmaya konu olan 34 çağdaş ülke arasında sonuncu sırayı aldı; üstelik sondan ikinci ülkeyle arasında büyük fark vardı. Fen Bilimleri eğitimindeki çarpıklık sonucu olarak Türkiye’de bilime olan güvenin azalmış olması ülkenin geleceği açısından kaygı vericidir.

Türkiye'de Akıllı Tasarımı Görüşünü Amerikalı Tasarımcılarla Ortaklaşa Yürüten Ve Tek Merkezden Yönetilen "BAV" Diye Bir Kurum Var. Bu Kurum Parasal Sermayeleri ve Siyasi Güçleri İle Eğitimde, Medyada ve İnternette Evrim Teorisini Bilim Dışı Yollarla Çürütmeye Çalışmakta ve Ciddi Bir Etki Yaratmaktadırlar İnsanlar Üzerinde. Örneğin İnternette Evrim Teorisi İle İlgili Bilgi Almak istediğinizde Karşınızda Evrimden Çok, Bu İnsanların Yanlış/Çarpıtma Bilgiler İle Doldurdukları Binlerce Web Sitesi Gelmektedir. Amaç İslam Alemini Dogmalara Mahkum Etme, Müslümanları Allah ve Din'i Kullanarak Kendi Çirkin Politikalarına Alet Ederek Onları Sömürmektir. KApitalizm ve Emperyalzim İle İşbirliği İçerisinde Yaptıkları Çalışmalar İslam Alemini Bilimden, Düşünmekten, Sorgulamaktan, Üretmekten Soyutlayarak Her Alanda Batıya/Emperyalizme Muhtaç Halde Bırakmaktır. Üstelik Bu Kurumun Başında ki Kişi Çok Fazla Suça Karışmış, Çete Kurmaktan ve Başka Suçlardan Defalarca Yargılanmış, Yıllarca Hapiste Yatmış, Askere Gitmemek İçin Rapor Almış, 19 Ay Deliler Hastanesinde Müşahade Altında Tutulmuş, Bir Kaç Farklı Tıp Kurumundan Ağır Şizofrenik Raporları Almış ve Kendini Çevresi Aracılığı İle "Mehdi" Olarak Topluma Tanıtmaya Çalışmış Bir İnsandır. Bu Kurum ve Kişi Kendileri ve Görüşleri Hakkında Yayımlanan Eleştirilere Dayanamıp Mahkeme Kanalı İle Sürelki Karşı Fikirleri Yasaklamaya, Baskı Altına Almaya Çalışmaktadır. Youtube'den Tutun, Ekşi Sözlüğe Kadar Onlarca Web Sitesi ***'yı ve Akıllı TAsarım Görüşünü Eleştirdikleri İçin Kapatıldılar. Bu Ancak Fikirleri, Tezleri Doğru Olmayan, Sahtekarlıkları Ortaya Çıkacak Diye Korkan İnsanların Baş Vuracağı Yöntemlerdir. Kim Bilir Belki Bu Profilide Kapatırlar. Zaten Sabıkamız Var )


16- Evrim Teorisi Karşısında Evrimi Çürüten Bir Tez/Teori/Kanıt Var Mıdır?

Hayır. 150 Yıldır Bu Teoriyi Çürüten Tek Bir Teori Olmadığı Gibi Tek Bir Kanıt Bile Ortaya Konulamamıştır.

17- Evrim Teorisi Çürütülebilinir Mi?

Evet. Evrim Teorisi Söylediğim Gibi Gözlem, Deney ve Kanıtlara Dayalı Bir Bilimsel Teoridir. Evrimi Çürütmek İçin 100 Milyon Yıllık Bir İnsan Fosili Yada Yüzbinlerce veya Milyonlarca Yıllık Hiç Değişmeden Günümüze Gelmiş Bir Canlı Fosili Getirmek Yeterli Olur. Tek Bir Fosille Evrim Teorisini Yerle Bir Edebilirsiniz! Sonrada Götür Nobel'i... )

18- Evrim Karşıtlarının Ortaya Attığı Temel İddialar/Aldatmacalar Nelerdir?

a) Gözün İndirgenemez Karmaşıklığı.

Gözün Komleks Bir Yapısı Olduğunu Bu Yüzden Olduğu Gibi Kusursuz Yaratıldığını, Evrim Geçirmeyeceğini Söylerler. Bu Tamamen Yanlıştır ve Bilinçli Olarak Kullanılan Propaganda Malzemelerinin Başında Gelir. Şu Videodan
http://www.facebook.com/video/video.php?v=172014170488&ref=mf ve Bu Videodan http://www.youtube.com/watch?v=aGFR-kFi0c8&feature=related Gözün Nasıl Evrildiğini Öğrenebilirsiniz.

b) Ara Geçiş Fosilleri Yok.


Buda En Sık Başvurdukları Yalanlardan Biridir. Evrim Karşıtları Bilinçli Olarak Kafalarında Doğa Üstü Efsanevi Canlılar Yaratıp Evrimden Böle Canlıları Ara Geçiş Formları Olarak Göstermelerini Bekliyor. Örneğin Yarı Maymun Yarı İnsan Yada 3 Başlı 6 Ayaklı Kedi-Köpek Karışımı Bir Canlı. Hayal DÜnyaları Epey Gelişmiş Bunların Ama Akılları İçin Aynı Şeyleri Söyleyemicem. Çok Fazla Ara Geçiş Formları Mevcuttur. Bir Kaçı İçin Aşağıda ki Videolara Bakabilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=cNbtJy8WO0s

http://www.youtube.com/watch?v=Y2r-d0SVq4c

http://www.youtube.com/watch?v=7EODhcbicYs

http://www.youtube.com/watch?v=msqB4qY666E

Ayrıca Evrim Karşıtlarının Evrim İle İlgili Ortaya Koydukları Sorulara Bu Videolardan Cevaplar Bulabilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=V7ym4C0i7V0&NR=1&feature=fvwp

http://www.youtube.com/watch?v=HkgXl_BWqoU&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=VEHpu1I0TXs&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=rFrczHGmbEQ&feature=related

19- Evrim Teorisinin Eksikleri Var Mıdır?

Elbette Vardır. Her Teoride Olduğu Gibi. Örneğin Çok Daha Fazla Fosille Desteklenebilir. Yada Yıllara Yaygın Farklı Deneylerle Teori Dahada Sağlamlaştıralabilinir. Bilim İnsanları Gerek Doğada Gerekde Laboratuarlarda Bu Çalışmaları Hali Hazırda Yapmaktadırlar. Heran Yeni Bulgularla Karşılaşılabilinir. ( Örneğin, Taraf Gazetesinin Şu Son Güncel Haberi Gibi
http://www.taraf.com.tr/haber/43392.htm ) Deney, Araştırma ve Gözlemler Sanıldığı Kadar Kolay İşler Değildir. Koca Gezegende Bazen Bir Fosil Bulmak Bile Onlarca/Yüzlerce Yılınızı Alabilir. ( Örneğin Şunun Gibi ; http://www.youtube.com/watch?v=Y2r-d0SVq4c )

20- Evrim Teorisini Neden Yaşamımızın Bir Parçası Yapmalıyız? Evrim Hangi Siyasi İdeolojilerle Uyuşur/Çatışır?

Evrim Öz İtibari İle İnsanın Doğanın Bir Parçası Olduğunu Anlatır. İnsanı Doğanın İçinde, Doğayla Uyumlu Yaşaması Gerektiğini Çıkarır.

Fakat İnsanlık Tarihi Başından Beri Yarattığı Toplumsal Yaşam Kuralları İle Kendini Doğadan ve Canlılardan Üstün Bir Varlık Olarak Görmüş, Kendisini Doğadan Soyutlamıştır.

Diğer Canlılardan Sadece "Beyin" Olarak Üstün Olan İnsan, Kendi Yarattığı Sistem/Rejimlerle Sadece İnsanlığı Değil, Doğayı ve Canlıları Yok Etmiş, Yaşamı Tüm Canlılara Dar Etmiştir. Bir Diğer Değişle Beyin Faktörünü Dez Avantajda Kullanan İnsan Kendini Üstün Gördüğü Hayvanlardan Çok Daha Aşağılıkça, Vahşi Davranagelmiştir.

Dinlerin Yanlış Kumande Edilmeleri, Feodalizm, Irklaşmalar, Meshepleşmeler, Ayrımlaşmalar, Para, Ekonomik Sistemler, Siyasi Politikalar, Erkek Egemen Sistem, Bitmek Bilmez Doyumsuzluk, Bencillik Dünyayı Neredeyse Yaşanamaz Hale Getirniştir.

İçinde Bulunduğumuz Kapitalist Sistemde Zengin Sınıfı Hergeçen Gün Daha Zenginleşmekte, Milyarlarca Emekçi Sınıfı İse Gün Geçtikçe Dahada Fakirleşmekte Sınıflar Arası Yaşam Farkları Sürekli Büyükmekte, Gelir Adaletsizliği, Eşitsizlik Günümüzde Uçurum Boyutuna Varmaktadır.

Yanlış Toplumsal Kurallar ve Ekonomik Sistemler Doğayı ve Canlıları Yok Ettiği Gibi İnsanlarda da Kaoslar Yaratmakta. Sermaye Sınıfı Tarafından Yapılan Savaşlar, Nükleer Silah Denemeleri, Ayrımcılık Politikaları, Toplu Katliamlar, Siyasi Cinayetler Bi Yana; Fakir Sınıftan İnsanlar Ekonomik Sıkıntılar Başta ve Çoğunlukta Olmak Üzere, Etnik, Dini, Cinsel Ayrımcılıklar Yüzünden Bunalımlara Girmekte Bireysel ve Çoğul Cinayetler/Katliamlar İşlemekte Yada İntihar Ederek Hayatlarına Son Vermekte veya İsyan Ederek Sermaye Sınıfına ve Onun Bir Organı Olan Devlete ve Devleti Oluştan Bütünlüklere Baş Kaldırmakta, İsyan Etmektedir. Sermayenin Silahlı Güçlerince Karşı Konulması Neticesinde Ciddi Çatışmalar, Yıkımlar, Ölümler, Yaralanmalar, Tutuklanmalar, İşkenceler, Baskılar Meydana Gelmektedir. Bu İşlemler Her Dakika Dünyanın Hemen, Hemen Her Bölgesinde Meydana Gelmektedir.

Doğanın Dengesini Durmadan Bozduğumuz İçin Yakın Gelecekte Büyük Bir Felaketle Yüzyüzeyiz. Dünyamız Gittikçe Yaşanmaz Hale Geliyor. Bugün Bunu Durduramazsak Yarın Büyük Bir Felakette, Olan Yine Milyarlarca Emekçi/Fakir Sınıfına Olacaktır.

Sermaye Sınıfının Uzaya Gidebilecek Yada Dünyanın Güvenli Bölgelerinde Yüzlerce Yıl Yaşayabilecekleri Yer Altında/Deniz Altında Saraylar, Korunaklı Bölgeler/Şehirler İnşaa Edecek Güçleri, Paraları Vardır.

Ancak Fakir Halkın Ölmekten/Yok Olmaktan Başka Çaresi Olmayacaktır. Doğayla Son Derece Uyumlu, Doğanın İçinde Var Olan Hayvanlar İse İnsanlardan Çok Daha Az Zarar Göreceklerdir Olası Bir Felakette.

Modern Yaşama Alışmış, Teknoloji İle Yaşamış Yeni Jenerasyonlar Yine Olası Bir Felakette Vahşi Doğada Yaşamayı Beceremeyecek Böylelikle İnsan Denen Canlı Tamamen Doğadan, Yaşamdan Silinip Gidecektir. Böylelikle Doğada Tutunmayı Bilen Türler Evrimleşerek Yaşamlarına Devam Ederken, İnsan Doğa Karşısında ki Bu Savaşta Yenilecektir.

Bütün Bunları Durdurmak İçin Hala Geç Kalmış Değiliz.

Sınıfsız, Eşit, Özgür, Kollektif, Komün, Paylaşımcı, Parasız, Silahsız, Savaşsız, Askersiz Bir Yaşam Bizim ve Doğanın İlacıdır. Vahşi Kapitalist Sistemden Derhal Vaçgeçmek Gerekir. İnsan Egolarından, Bencilliklerinden, Hırslarından Arınarak Doğaya Dönmek Zorundadır.

Betonlaşmadan, Makinalaşmadan, Gıdaların, Hayvanların Genetiklerini Değiştirmekten Vazgeçip Ekolojik Yaşamın Bir Parçası Olmak Zorundadır İnsan.

Bu Kavramlara Uygun Siyasi İdeolojileri Kurmak Zorundayız.

Her Geçen Gün, Her Kaybedilen Zaman Hepimiz İçin Çok Hızlı Bir Şekilde Sonun Başlangıcına Gitmektedir.


Zafer Kılıç


Evrim Teorisi İle İlgili Bilgi Alabileceğiniz Bir Kaç Web Sitesi.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Evrim

http://www.evrimteorisi.org/

http://www.genbilim.com/content/view/535/32/

Ayrıca Evrim Teorisinin Tv'lerde Tartışıldığı Güncel 2 Program Önerebilirim.

1-Show Tv. Siyaset Meydanı

http://www.youtube.com/watch?v=TShTS3t9LIU

2-HaberTürk. Sansürsüz.

http://www.youtube.com/watch?v=Tyxt9I9f5cU&feature=related

Bu Programların Tüm Bölümlerini Youtube'da Bulmanız Mümkün...

Ayrıca Konuyla İlgili Son Gelişmeler İçin Şu
http://www.facebook.com/profile.php?id=708018844&ref=ts#/album.php?aid=3630&id=100000239362562 Albümüme Bakabilirsiniz.


Bir Kaç Link;

Dinazorların Evrimi

http://www.facebook.com/video/video.php?v=155251180488#/video/video.php?v=155189080488

Köpeklerin Evrimi

http://www.facebook.com/video/video.php?v=155251180488#/video/video.php?v=155161590488


Ve Ülkemizde Ki Üniversitelerde Değişik Bilim İnsanlarınca Verilen Evrim Panelleri İle İlgili Videolar ;

İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü öğretim görevlisi Prof. Dr. Mehmet Sakınç'ın "Darwin ve fosilleri: Evrimin Kanıtları" başlıklı sunumu.

http://vimeo.com/7199742

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Akdeniz Üniversitesi'nde öğetim üyeliği yapan TÜBA üyesi Ayşe Erzan'ın "Bir fizikçi gözü ile evrim" başlıklı sunumu.

http://vimeo.com/7189191

ODTÜ Öğretim Üyesi Aykut Kence'nin yaptığı "Darwin Yılında Türkiye'de Biyoloji ve Evrim Eğitimi" başlıklı sunumu.

http://vimeo.com/6610434

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Oğuz Altungöz'ün "Moleküler Sitogenetik ve Evrim" başlıklı sunumu.

http://vimeo.com/6604325

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Ergi Deniz Özsoy'un "Darwin ve Wallace'tan 21. Yüzyıla" başlıklı konuşması. Ergi Deniz Özsoy sempozyuma katılamadığı için sunumu Mehmet Somel yapmıştır.

http://vimeo.com/6150779

23-24 Mayis 2009 tarihlerinde Bogaziçi Üniversitesi'nde Üniversite Konseyleri Dernegi'nin düzenledigi 'II. Evrim, Bilim ve Egitim' sempozyumunda State University of New York'ta ögretim üyesi olan Douglas J. Futuyma'nin yaptigi konusması.

http://vimeo.com/5973286
 
 
  Bugün 12 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol