evrim-gercegi
  Gözün Evrimi-2
 
"Mükemmel göz" yarışması sonuçları:

Kazanan: kabuklulardan mantis-shrimp, veya crevette-mente, veya peygamberdevesi-karidesi (kelime kelime çevirisi bu, ne yapayım).

http://en.wikipedia.org/wiki/Mantis_shrimp

http://www.nwf.org/nationalwildlife/articl...&articleID=1114

user posted image

40 cm'ye varabilen bu «karides» in gözleri dünyanın harikalarından.

Davranışlarını da okuyunca, kendisi de dünya harikalarından.

Gözleri: bileşik gözlerden, her gözde 10,000 gözcük var.

Kızıl ötesi ve mor ötesi ışıkları da görüyor. Bazı türlerde çeşitli renkleri ayırdedebilen 12 değişik almaç (bizde 4) ve bizde olmayan 4 çeşit polarize ışığı gören almaçlar da var (etti 16), İki göz de ayrı ayrı çalışabiliyor, aks'ının etrafında dönebiliyor, ve birbirinden bağımsız olarak derinliği algılayabiliyor (bizde 2 gözün beraber çalışması gerekli). Dünyanın bilinen en karmaşık renkli görme organları.

Bunların avları ufak, çoğunlukla saydam, hızlı yüzen canlılar. Bu gözler bu ortamda yaşayan bir avcı için gerekli olduğundan bu kadar gelişmiş.

Müthiş bir avcı. Kıskaçlarının saniyede 23m (evet metre) lik bir hızı var (ses hızının 15te biri). 2 cm'lik bir vuruşu saniyenin binde birinde yapabiliyor demek bu. Öyle ki hızdan suyun içinde kavitasyon (hava kabarcıkları) oluşuyor. Avlarının hiç bir şansı yok. Bir tanesi 1998de bir akvaryumun 8mm lik camını kırmış. Tek başına ayrı bir akvaryuma alıp adını Tyson koymuşlar.

Dalgıçların bunlara koyduğu bir isim de ne olduklarını belli ediyor: "başparmak doğrayıcı"!!!!!

Kendi aralarındaki ilişki de okumaya değer:

Komşularını tanıyorlar, eşlerine kur yaparken fosfor gibi parlıyorlar, bazı türler 20 yıl aynı eşle, aynı delikte yaşıyor, yumurtlarıyla ortaklaşa ilgileniyorlar... Öyle 4 eş, cariye mariye almak yok. Tek eşli.

Müthiş, müthiş.

user posted image

 

 

Gözler, Evrimin doğaçlamaları.


user posted image
user posted image
user
posted image
user
posted image
user
posted image
user
posted image
user
posted image
user posted image
user posted image

3. Gözkapağı

Kuşlarda, sürüngenlerde, ve hatta bazı memelilerde olan 3. gözkapağı insanda tamamen körelmiş bir organ.

Bilinçli bir tasarımcı olsa, böyle işe yaramayan bir organı insana neden eklesin?


user posted image
user posted image
user posted image
user posted image

Aynalı gözler.

Mercek mi, ayna mı?

Fotoğraf makinalarına, kameralara, arada sırada mercek yerine ayna kullanılan objektfler takılır. Mercekle ayna arasında optik işlev bakımdan bazı farklar var:
Örneğin, mercek kullanarak ışık ayarı yapmak daha kolaydır. Merceğin arkasına açıklığı ayarlanan bir delik yerleştirilir, ışık ayarı bu deliği küçültüp büyülterek yapılır. Çok kolay. Gözlerde de bu yapı var (göz bebeği). Aynalı objektiflerde bu düzenek kullanılamaz. Işık geldiği yöne doğru yansıdığı için yerleştirilen delik gelen ışığı da keser, görüntü almak zorlaşır.

user posted
image

(a): mercekli objektif.
( b ve c ): aynalı objektif.

Peki mercekle çalışmak bu kadar kolaysa, neden ayna kullanılıyor? diye sorabiliriz.

Bazı uygulamalar için ayna daha uygundur. Az ışıklı ortamlarda, ışık almaçlarına yeterli ışığı yollamak için çok büyük mercekler gerekir. Örneğin, teleskoplarda, 7 metre çapında mercek yapabilmek için gerekli cam teknolojisi yoktur. O büyüklükte cam bir merceğin homojen olması, ve o kadar ağır ve kalın bir camın gece-gündüz sıcaklık farklarından etkilenmemesi çok zor (teleskoplar dağ başlarına kurulur. Gece-gündüz ısı farkı çok olur). Aynada bu zorluklar yok. Ayna ince olabilir, ve görüntüleme sırasında hareket ettirmek, taşımak daha kolaydır.

Doğada, gözlerde ayna gibi şeyler örneğin kedi gözlerinde retinanın arkasında var. Retinadan geçen ışığın tekrar retinaya yansıması gece görüşü için çok yararlı. Kedilerin, tilkilerin gözleri bu yüzden ışık tutunca parlar.

Arada sırada kendi kendime "doğada neden gözlerde mercek var, görüntü neden hiç ayna aracılığı ile oluşmuyor" diye sordum.

Bu da varmış.

Ve gayet doğal olarak az ışıklı bir ortamda yaşayan bir canlıda bulunmuş. Denizlerin derinliklerinde yaşayan bir balıkta.



4 gözlü spookfish (hayalet? balık)
(The four-eyed spookfish)

Aslında 4 göz değil ama ilk tutanlar öyle demiş.

Bu balıkta gözler 2ye bölünmüş, yukarı bakan kısmında mercek var. Gözün aşağı bakan kısmında yani derin karanlıkları izleyen kısmında ise mercek yerine ayna var.

Aynı teleskoplar gibi, az ışıklı ortamda ışık almaçlarına daha çok ışık yollamaya yarıyor.

user
posted image
http://www.livescience.com/animals/090108-...kfish-eyes.html

Bu balıklar, şimdiye kadar bulunan ve görüntüyü ayna kullanarak oluşturan tek omurgalı imiş (omurgasızlar için de ufak bir araştırma yapmam gerekiyor demektir bu! smile.gif ).

Gözün Evrimi konusunda 'Hacı' lakaplı arkadasımızın acıklaması:

Darwin türlerin kökenini doğal seçimle açıklamaya çalışmıştı... Darwin zamanında kalıtımın nasıl başarıldığı bilinmiyordu. Genler bilinmiyordu. Yaşamın temelinin moleküler olduğu hakkında en ufak bir bilgi yoktu. Darwin’e göre bir hayvan türü, başka bir hayvan türünden çıkıyordu. Doğal seçilim dışında bunun temel mekanizması meçhuldü. Bugün bu konuda çok şeyler biliyoruz. Buna yalnız hayvanların nasıl türleştiği değil, yeni vücut planlarının nasıl ortaya çıktığı da dahil. Evrim kuramının battığına inananlar utansın...

Dünyada milyonlarca bitki ve hayvan türü var. Onların tümünün tek bir atadan çıkmış olabileceğine inanmak zor olabilir. Ama deliller açıkca bütün canlı varlıkların bundan 4 milyar yıl kadar önce yaşayan tek bir canlı türünden çıktığını göstermektedir. Bu delillerin en önemlisi genetik şifrenin bütün canlılarda aynı olmasıdır., İkinci önemli delil ise mevcut bütün proteinlerin ışığı sola kırmasıdır. Enzimler yalnız ışığı sola kıran proteinleri katalize ederler. Işığı sağa kıran proteinler de vardırlar ama onlar canlıların yapısına katılmazlar. Çünkü enzimler, ışığı sağa kıran proteinler üzerinde etkili değillerdir.

Canlılar arasında buna benzer daha birçok ortak paydalar ve benzerlikler vardır. Bu benzerlikler genomu da tutmaktadır. Bazı genler arasında şaşırtıcı benzerliklerin olduğu gözlemlenmiştir. Dört milyar yıl içinde onlar fazla değişikliğe uğramadan korunmuşlardır. İnsandan sineğe, yumuşakcalardan kuşlara kadar her hayvan türünde aynı genlerin bulunması evrimin bir gerçek olduğunun en kesin kanıtıdır.

Bu sayfalarda önce gözün evrimine kısaca değinmek istiyorum. Bunun için ilk canlıya gitmeye gerek yoktur. Doğa gözü Cambrian patlaması denen çağdan birkaç yüz milyon yıl önce keşfetmiştir. Yani canlılar aşağı yukarı 700 milyon yıldan beri görmektedirler.

Her doğal etkinlik gibi görme de bazı genlerin varlığına gereksinim gösterir. Hayvanlarda mevcut gözlerin anatomik yapısını yakından inceleyince bu genlerin birbirlerinden çok farklı olması gerektiği gerçeği ile karşı karşıya kalırız. Bunun aksini düşünmek çılgınlıktır. Sineklerdeki kompound gözle, insanlardaki sofistike gözün aynı genler tarafından dizayn edildiğini ileri sürmek çılgınlıktan da öte, insan sağ duyusu ve mantığı ile bağdaşmamaktadır diye düşünebilirsiniz. Ve öyle düşünmede elbette haklısınız. Gerçekten bu genler farklıdırlar..

Sinek gözü kaynağını ommatidium denen göz birimlerinin hayali bir disk etrafında dizilmesinden ortaya çıkar. Böyle bir mekanizma ile görüntüleri izleyen yüzlerce küçük ve ilkel kompound göz ortaya çıkmıştır. Sefalopodlarda göz varlığını müşterek bir kaynağa borçludur. Retinanın ve lensin gelişip, birleşmesi ile ortaya çıkar. İnsanda göz diensefalon denen beyin yöresinin ileri (öne) doğru gelişerek önde yer alan ektoderm (deri) ile temasa gelmesi sonucu ortaya çıkar.

Bu gözlemler ışığında yakın zamanlara kadar gözün farklı ve bağımsız bir kökeni olması gerektiği üzerinde fikir birliği vardı.

İnsanda doğuştan kazanılan ilginç bir sendrom vardır. Bu hastalıkta bebekler gözsüz, yüz ve başı tutan anomalilerle birlikte doğmaktadır. Bu hastalar üzerinde yapılan genetik moleküler incelemeler, PAX6 geninin mutasyona uğramış olduğunu göstermiştir. Bu mutasyon her iki alleli birden tutuyorsa, yukardaki sendrom ortaya çıkmaktadır. Hastalığın yalnız bir alleli tutan heterozigot şeklinde ise iris (güzün rengini veren ve daralıp, genişleyen doku) gelişememektedir.
Bu sendromun fareleri ve böcekleri tutan şekli de vardır. PAX6 genindeki mutasyonun homozigot olanında farelerin yavruları gözsüz ve burunsuz doğmakta ve doğumdan sonra yaşamamaktadırlar.

Aynı sendrom böceklerde, örneğin meyva sineğinde, küçük göze veya gözsüzlüğe neden olmaktadır.

Vertebralılarda ve insektlerde bu göz anomalilerinden sorumlu genin müşterek olduğu saptanmıştır.

Bu gen PAX6 olarak bilinir. Meyva sineklerinde PAX6 geninin şifrelediği protein, insan PAX6 geninin şifrelediği proteine yüzde 94 benzemektedir. Böceklerde ve vertebralılarda gözün gelişmesinden bu gen sorumludur.

Bu nasıl olabilir? İnsan ve sinek gözü arasında mevcut anatomik farklılıkları aynı genle açıklamak mümkün müdür?

Sineklerde yapılan yoğun araştırmaların sonunda PAX6 geninin gözün yapımını sağlayan gen olmadığı, sadece o genlere bağlanarak onların etkinliklerini sağladığı anlaşılmıştır. PAX6 gen ürünü için transkripsiyon faktörü terimi kullanılır.

Bütün hayvanlar alemi aynı transkripsiyon faktörünü kullanarak gözlerin yapımını denetlemektedir. Her ne kadar direkt olarak gözlerin yapımını sağlayan genler farklı ise de, hayvanlar aleminde onları yalnız tek bir transkripsiyon faktörü denetlemektedir. Bu faktör olmadan göz genleri spesifik göz dokusunun ortaya çıkmasını sağlayamamaktadırlar. Bu transkrisiyon faktörü o genlere bağlanarak onların hayvan türü için gerekli spesifik nitelikleri içeren gözü yapmasını sağlamaktadır.

Gözün gelişmesini sağlayan temel gen ürünleri 800 milyon yıl hemen hiç değişmeden varlıklarını sürdürmüşlerdir. Her ne kadar gözün hayvanlar için gerekli spesifik anatomik yapısını sağlayan genler ayrı iseler de, onlar yalnız tek bir faktörle koşullandırılmakta ve göreve davet edilmektedirler. Bütün hayvanlar aynı transkripsiyon faktörüne yanıt vermektedirler. Onlar olmadan hiç bir hayvanda göz gelişememektedir. Görüldüğü üzere tek başına hayvan için spesifik göz genlerinin bulunması yetmemektedir. O genler ortak olarak paylaşılan bir faktör olmadan görev yapamamaktadırlar..

Görme fonksiyonu açısından sinekler ve insanlar ve bütün hayvanlar yakın akrabadırlar..

Doğa gözü bir kere keşfetmiştir.

Çeşitli hayvanlarda mevcut farklı anatomik dizaynlar aynı temanın varyasyonlarından ibarettirler.

Her ne kadar bu anatomik dizaynlar farklı genlerin ürünü iseler de, o genlerin de müşterek bir atadan farklılaşmış olduklarını tahmin etmek mantıksız değildir. Çeşitli hayvan türlerinde farklı anatomik strüktürlere sahip ama, aynı görevi gören organları oluşturan genlerin farklı olması doğaldır. Genler bunu mutasyona uğramakla veya diğer çeşitli yöntemlerle değişerek, başarmışlardır.

Bütün bu farklı gözleri oluşturan genlerin sinekte ve insanda ve ikisinin arasındaki bütün hayvanlarda, aynı regülatör gene bağımlı olması, doğanın ilginç ve akılsız tasarımlarından biridir.

HACI

 

Gözün evrimi konusunda bir haber:

Mağaralarda yaşayan kör balıklar (Astyanax mexicanus), gözleri gören yavru yapabiliyor.

QUOTE
Blind Cavefish Can Produce Sighted Offspring
http://news.nationalgeographic.com/news/20...-cave-fish.html


user posted image

Bu araştırmayı yapanlar, farklı mağaralardan aldıkları, aynı türden kör balıkları çiftleştirmişler, gözleri gören yavrular olmuş.

Bu olaya Evrim açısından bakalım.

Bu araştırma Evrim sürecinde türlerin oluşma mekanizmasını çok güzel bir şekilde doğruluyor.

Evrim sürecinde türleşme, birbirlerinden ayrı kalan bir grup bireyde (gen havuzunda), yavaş yavaş, rasgele mütasyonların birikmesi şeklinde olur. Bu rasgele mütasyonlar arasından, değişik çevre koşullarına uyum sağlayanlar farklı olduğundan, izole olan grup yavaş yavaş değişir.

Mağara balıkları bunun çok güzel bir örneği. Farklı mağaralarda (farklı yeraltı nehirlerinde) izole olan balık grupları, bir mağaradan öbürüne geçemez. Bunlar izole olan gen havuzlarıdır. Bu iki gen havuzunda rasgele olan mütasyonların, birbirleri ile aynı olmasına imkan yoktur.
İki ayrı mağaradaki ortam koşulları, gözlerin işlevlerini kaybetmelerine yol açar. Boşuna işe yarayan göz üretmek, beynin olanaklarını işe yaramayan bir işlev için ayırmak, boşuna protein ve enerji harcamaktır. Bu olanakların örneğin daha iyi koku almada kullanılması büyük avantaj sağlar. Mağaraların çok kısıtlı olan beslenme kaynaklarını boşa harcamayan balıklar daha iyi ürer. Yavaş yavaş gözler işlevlerini kaybeder.
Ayrı mağaralardaki balık popülasyonlarında rasgele mütasyonlar aynı olamayacağı için de, görme işlevinin kaybolması farklı genlerde olan değişiklikler yüzünden olur. Aynı gende olma olasılığı çok düşüktür.

Görme işlevinde iş gören 2 geni ele alalım. Bunlar A ve B olsun

DNA'larında A ve B genleri olan bireyler görüyor.

A mağarasında A geni mütasyonlarla a olmuş, işlevini kaybetmiş olsun;
B mağarasında B geni mütasyonlarla b olmuş, işlevini kaybetmiş olsun.

(her bireyde, genlerden 2şer tane olduğunu hatırlatırım)

A mağarasındaki bireylerde aa ve BB genleri var (B geni mütasyon geçirmemiş, A geni tamamen kaybolmuş);
B mağarasındaki bireylerde AA ve bb genleri var (A geni mütasyon geçirmemiş, B geni tamamen kaybolmuş).

Bu ana-babanın çiftleşmesinden ortaya çıkan yavruların genleri Aa ve Bb

Yani A ve B genleri artık aynı yavruda.

Yavru görüyor.

Evrim sürecindeki türleşme mekanizması daha güzel ortaya konamazdı.

Her bulgu, her gözlem, Evrim sürecini doğruluyor.

______________________

''Springer Link, gözün evrimi konusunda bir sayı çıkardı.

Şimdi HERKESE AÇIK.

http://www.springerlink.com/content/m3k441...=asc&v=expanded

Bu konuda ciddi bilimsel yazılara ulaşmak isteyenler kaçırmasın.

Doğal olarak İngilizce.''

                                                                   ______________________

İki değil, 4 değil, 24 gözlü ....

Denizanaları ilginç canlılar.

Evrim sürecinde çok uzun zamandır aynı yapıyı korumuşlar ve yaşam savaşında ilginç çözümler geliştirmişler.

Örneğin tripedalia cystophora diye bir tür var.

Kolları 4 grup şeklinde dağılmış, bu kol kümelerinin arasında 4 tane görme organı var. Her görme organında çifter çifter 3 çeşit göz var. Bu 6 gözün 2si mercekli göz, yukarı ve aşağı bakıyor; 2si basit merceksiz çukur göz; 2si yarık delikli merceksiz göz. En altta bir de "statolit" var (denge organlarında bulunan taş). Bu statolitlerin ve göz merceklerinin oluşmasını aynı genin kontrol ettiğini daha önce görmüştük.
http://fikirsel.ipbfree.com/index.php?show...w=findpost&p=95

user posted image
http://jeb.biologists.org/cgi/content/full/209/19/3758/FIG1

user
posted image
http://pharyngula.org/index/weblog/comments/jellyfish_eyes

user posted image
http://icb.oxfordjournals.org/cgi/content/...063043040542F01

ortadan dikey kesit
user posted image
http://pharyngula.org/index/weblog/comments/jellyfish_eyes

Sanki genler, karmakarışık, birbirlerine girmiş, garip garip organlar yapmışlar. Biraz ondan biraz bundan ...

Evrim sürecinde amaçsız, bilinçsiz denemeler !!!

 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol