Alıntı:
Ambulocetus‘u karaya bağlayan Pakicetus arasında tamı tamına 6 geçiş türü olması bu farkların nedenidir. “Ara form” iddia edilen canlılar değerlendirilmeden, doğrudan karaya bağlayan ve dolayısıyla nispeten büyük farkların olması kaçınılmaz olan bir türü değerlendirmek, kelimenin tam anlamıyla çarpıtmadır. Aynı çarpıtmayı aşağıda da devam ettirmektedir.
*** gerçekte bu sözde ara geçiş formlarını gizlemiyor. Kodaman da zaten web sitesinde bunları şu şekilde ifade etmiş:
|
kodaman değil kodoman. Değerlendirmeye giriştiğin yazıda kodoman’a ait olduğuna göre ve kodoman’da burada olduğuna göre, bir başkasını muhattap almaya yeltenmekte ne demek oluyor?
Ayrıca orada gizlediği değil, göz ardı edildiği ifade ediliyor. Arada tamı tamına 6 geçiş türü olduğuna göre, bunları göz ardı edip iki uç örnek arasındaki farklara değinmek çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Yapılması gereken, hiyerarşik bir şekilde, sıradan gidip, her türün ardılı değerlendirilmelidir.
Gizleme olup olmadığına bir değinelim:
*** Pakicetus’ta balinalara özgü, yani balina imza niteliği taşıyan auditory bulla bulunduğundan bahsetti mi?
Bazı balina türlerinin pelvis artığı kemiklerinin olduğundan bahsetti mi?
Alıntı:
Hatta *.*'nın bu şemaya itirazını da kodamanın web sitesinde bulabiliyoruz:
Bu şemanın pek çok yanıltıcı özelliği vardır. Ancak öncelikle en temel olanını açıklayalım. Şemadaki ilk iki canlı, yani Pakicetus ve Ambulocetus, National Geographic’e göre birer “yürüyen balina”dır, ama gerçekte birer kara memelisi olan bu canlıları “balina” olarak tanımlamak, tamamen hayali hatta komik bir iddiadır.
|
Peki kodoman’ın bunlara ne dediğini görüyor muyuz? Senin yazında görmüyoruz; O halde hemen gösterelim:
Bilimsel bir teoriyi yanlışlamaya çalıştığınız zaman, o teorinin mekanizmasını varsayımda kabul edip, içerisindeki tutarsızlıkları sunmanız gerekir. Mevcut duruma evrim kara memelisinden deniz memelisine geçiş süreci aktarılmaktadır; Bu durumda “Şemadaki ilk iki canlı”nın kara memelisi olması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Çünkü, tekrar edelim, kara memelisinden deniz memelisine geçiş süreci aktarılmaktadır. Doğrudan bir deniz memelisinden bahsedilseydi, bu seferde “bu tamamen bir deniz memelisi, hani bunu karaya bağlayan geçiş türü” denilecekti. Karadan-Suya geçiş sürecinde hava canlısı gösterilmesi beklenmiyordu herhalde?
Alıntı:
Burada şuna da dikkat etmemiz gerekir. *.* demiş ki:
Her ne kadar National Geographic yaptığı küçük çizim hileleri ile bu farklılıkları küçültmeye çalışmışsa da, canlıların fosilleri incelendiğinde, birbirlerine bağlanan “ara form”lar olmadıkları açıkça görülürYani “National Geoghrapicte ara form olarak gösterilen canlılar gerçekte ara form değildir, çizim hileleri ile birbirlerinin ara formları olarak gösterilmeye çaışılmıştır” demektedir. Colleteral’in dediği gibi, Pekicetustan hop diye Ambulocetusa atlamamış.
|
Neden “ara form”(yeri geldiği zaman neden tırnak içerisine aldığımı anlatırım) değildir? Yazının genelinde ilk canlı dışında bir canlının değerlendirildiğini görmedim! Nerede Ambulocetus, nerede Rodhocetus, nerede Procetus, nerede Kutchicetus, nerede Durodon …? Neden “ara form” olmadığına dair tek bir kelam edilmeksizin, zincirin en başıyla en sonu değerlendirmeye alınmaya kalkışılmış! Madem “ara form değildir” sözünü yeterli görüyorsun, ben de “onlar ‘ara form’”dur diyorum!
Çizim hileleri dediğiniz şeylerse, anatomik özellikler ve bilimsel metodlar gözetilerek, bilim adamları tarafından hazırlanmış ve bilimsel çevreler tarafından kabul görmüş çizimlerdir. Madem bunlar çizim hilesidir, bu hilelerden neden bahsedilmemektedir? Onlar hiledir demek kolay, zor olansa onların -varsa- hilelerini, bilimsel verilerle ortaya koymaktır. Sözlerinizin dayanağını sunmalı, ardını getirebilmelisiniz. Bilim “onlar hilelidir” diye kestirip atmakla olmaz!
Kaldı ki, yazımın genelinde, çizimlerle alakasız, anatomik verilere dayanan pek çok argüman kullandım!
Alıntı:
Buraya kadar söylenebilecek şey, colleteralin, kodamanın web sitesindeki bazı cümleleri bile kullanmamakta özen göstermiş olduğudur. Burada CIMBIZLA CÜMLE ÇEKME taktiğini görüyoruz.
|
Yazı bana ait olduğuna göre, cımbızlama olarak nitelediğiniz şey bana karşı bir ithamdır. Söz konusu yazının başlığı “Balina Evrimine Dair ***’nin Çarpıtmaları - 2″‘dir. 2 kısmına dikkat çekiyorum, bu bir devam yazısı olduğuna işaret eder. Ve alıntılarımın tamamı söz konusu paragrafların tümüdür. Ve söz konusu paragrafları, söz konusu yazıların anlam bütünlüğünü(ki varsa…) bozmayacak şekilde değerlendirmeye özen gösteririm. Aksi iddiadaysanız, beklemedeyim…
Alıntı:
Bu iki tür arasındaki farkların büyük olacağını zaten evrimde öngörmektedir. Ancak geçiş türleri tek tek öncülleri arasındaki farklar değerlendirildiğinde, evrimin öngörüsünün geçerliliği gözler önüne serilmektedir. Aşağıda bu geçiş türlerinin çizimleri yer almaktadır. Bu türlere ait fosillere buradan ulaşabilirsiniz. Leğen kemiklerine ileride değineceğiz.
*** diyor ki arada sadece 10 milyon yıl var. Colleteral diyor ki “ara geçiş türleri var. O iki canlı arasında o kadar fark zaten olacak”. İşnize gelince bir canlının evriminin niye görülemediği sorusuna “yüz milyonlarca yıl sürmüş” diye cevap verip kıvırırsınız, işinize gelince 10 milyon yıl kadar bir sürede kara memelisini balinaya dönüştürürsünüz.
|
Ne evrim, ne biyoloji, ne de doğa tarihi hakkında gram bilgin yok!
Evrim, bir kaç yıl içinde bile olabilir(en son, bir yıl içinde kelebeklerde oluştuğu kayda alınmıştır). Ancak bu evrimin boyutu önemlidir! Evrim, çizgisel değildir, doğa şartlarına göre şekillenir; Bu yüzden zaman kestirelemez. Dinozorlardan modern kuşlara evrim yaklaşık 150-200 milyon yıl sürmüşken, kemirgen benzeri memelilerden insana 60 milyon sürmüştür. Amma, tek hücreli ilk canlıdan, basit çok hücreli canlıya evrim yaklaşık 3,5 milyar yıl sürmüştür! Ona keza sadece 10 bin yılda 12(yazı ile ON İKİ) filum ortaya çıkmıştır, vurgulama adına tekrar edeyim 12[1] Evrim birikimle oluşur, birikim, “müdahele edilebilecek” daha çok yapı sunar, bu da evrimi logaritmik olarak hızlandırabilir: Ama hızlandıraBİLİR, hızlandırmaz; Ne kadar hızlı olacağı kestirilemez, çünkü evrilmesine neden olacak şartlar değişkenlik gösterir. Evrimin öngörüsü, şartlara uyum sağlayan evrilirdir; Bunun süresi hakkında bir öngörüsü yoktur.
Canlı hem o değişikliklere tabiidir, hem de belirleyenidir; Canlıdaki her değişiklik(ister anatomik olsun, ister tükenme olsun), çevredeki şartlardaki değişikliğe neden olur. Bu oldukça grift bir yapıdır; Bu yüzden canlılarda neden olduğumuz değişiklikler, domino taşı etkisi yaratıp nispeten devasa farklara yol açmaktadır!
Şimdilik bu kadar bilgi yeter. 10 milyon içinde oluşan fark, 5 adet geçiş türünde bu pelvis kemiklerinin omurgayla olan bağının koptuğu görülüyor. Yani, neymiş: *** 5 adet geçiş türünü gizleyerek, görmezden gelerek çarpıtmakta imiş! Sende onun çarpıtılmış bilgilerini kullanarak, çarpıtmaya destek oluyormuşsun!
Alıntı:
İkincil, nispeten küçük bir işlev taşıması, onun bacak artıkları olduğu gerçeğini değiştirmez. Konumu, anatomik biçimi nedeniyle, bacak artığı olduğu ortadadır.Nispeten küçük bir işlev değil, hayati bir işlev. Üremede yardımcı oluyor, bunun nesi küçük? İnsanların kulak kepçeleri eskiden uçmaya mı yarıyordu da şimdi ses topluyor? Güldürmeyin adamı. Bacak artığı falan değil o, *.*’nın dediği gibi, bunu körelmiş organ diye tanımlamak evrimci önyargı göstergesidir.
|
“Nispeten” kelimesinin ve “körelmiş organ” teriminin anlamını bildiğinizden şüpheliyim!
Nispeten kelimesi, “kıyasla” anlamında kullanılır ve o uzvun söz konusu hayvanda boa yılanlarında olduğu gibi çiftleşmeye rehberlik ettiği düşünülmektedir. Ki bu da bacak gibi, başlı başlına birincil bir işlevi olan uzva KIYASLA ikincil, yardımcı ve küçük bir işlevdir.
Körelmiş organ veya yapı(ing. Vestigal Structures) terimi, ya öncülü olan yapdan bambaşka bir işlevi üstlenmiş, ya da işlevini tamamen yitirmiş yapılar için kullanılır. Yani, o uzuv, ayaktan arta kalmış körelmiş bir organdır. Konumu ve anatomik yapısı gibi veriler, bunun için yeterli kanıtı oluşturmaktadır.
Kulak kepçesinden konu açıldığına göre, sizden kulak kepçesindeki kasların işlevini öğrenebilir miyim? Sanırım öğrenemeyeceğim…
Alıntı:
Burada benim anlamadığım bir şey var, Tiktaalik Rosea’de dediniz ki bu canlı sudan karaya geçişin kanıtıdır. (Tabi o da asılsız çıktı) Şimdi ne oldu da bu sefer hayvanlar karadan suya geçmeye başladı?
|
Şartlar değişti, balina atalarında da şartlara uyum sağlayanlar hayatta kaldı. Bakın, günümüzde Paciteus‘un temsilcisi var mı? Yok, neden? Çünkü, suya daha iyi adapte olan ardılları hayatta kalabildi, diğerlerise yok oldu!
Alıntı:
Canlılar madem sudan karaya geçti, o zaman da balinanın suda evrimleşe evrimleşe oluşması lazımdı.
|
Bu gereklilik değildir. Atası artık karaya adapte olmuş bir canlıydı, bu yüzden suya tekrar -olabildiğine- adapte olması gerekmekteydi. Mesela bu adaptasyona solunum dahil değildir; Suya yeterince adapte olamamıştır, hala kara canlısı gibi akciğerlerle solumaktadır. Ancak, akciğerleri daha fazla hava depolayacak şekilde adapte olmuştur.
Alıntı:
Yani bu balinalar evrimleşebilmek için, onmilyonlar hatta yüzmilyonlarca yıl önce canlıların sudan karaya sonra karadan suya evrimleşmesini mi beklediler?
|
Karaya çıkan canlı, karaya adapte olduğundan çok farklı şartlarda bulunduğundan, artık suya adapte olmasını avantajlı kılabilecek şartlarda olabilir. Ki, durum tam anlamıyla böyledir.
Alıntı:
Bunu Coelecanth’ta da iddia etmişlerdi ve o canlıyı CANLI olarak bir kaç kez yakaladılar ve bir baktılar ki TAMAMİYLE BALIK ve ayak zannettikleri şeyler de TAMAMİYLE YÜZGEÇ. Peki bu evrim propagandası açığa çıkana kadar ne yapmışlardı? Bir sürü çizim sahtekarlıkarıyla “ayaklı balıklar” çizmişlerdi. Aynı şeyi balina masalında da yapıyorlar. Kanmayın.
|
Ayak zannedilen, “tamamiyle yüzgeç olan” şeyin yapısını bir inceliyelim.
Öncelikle, Coelacanth’ın -ayak öncülü arka ve ön-yüzgeçleri, alışılagelmiş balıklardaki gibi kemikler bulunmaz ve bu yüzgeç, amfibilerin ayakların omurgaya bağlayan ekleme benzer yapıdadır. Peki senin bunun hakkında bilgin var mıydı? Hayır, çünkü HY’nin türkçe sitelerinde bununla ilgili tek bir söz yokken, bak ingilizcesinde ne demekte:
http://www.darwinismrefuted.com/natu…tory_1_08.html
Bir de Coelacanth’ın günümüzdeki örnekleri bulunmadan önceki “çarpıtılmış” çizimlere bir bakalım.
Bu Coelacanth’ı keşfeden Marjorie Courtenay-Latimer’ın 1956 yılında çizdiği çizimdir. Birde günümüzdeki Coelacanth örneğine bakalım:
Evet, sahtekarlık gün gibi ortada… Bir bilim kadınına atılan iftira… Sizin gibileri yüzsüzlüğü beni bile utandırıyor… Ayaklı balıkmış!!! Cehaletinizi, sahtekarlığınızı mazur gösterebilecek tek şeyiniz yok!
Kimlere kanmamamız gerektiği ortada…
Alıntı:
Colleteral, gözüme mi inanıyım sana mı? Resmen ufak yüzgeç bunlar. Neresi ayak? Bu canlı bunlarla nasıl yürüyecek?
|
Onların yürümek için, hatta işe yaradıklarını bile kimse iddia etmiyor. Onlar ayaktan arta kalan ve hiç bir işe yaramayan uzuvlardır.
Alıntı:
Bu canlılar birbirinden evrimleşmedikleri, fosiller farklı farklı canlılara ait oldukları için öyle bir şey iddia edilemez.
|
Aynı canlı olması beklenmiyordu herhalde! Herhalde farklı canlılara ait, balina evrimini gözler önüne seren, her biri öncülünden evrilmiş “ara form”dur.
Güzel iş… İşinize geldimi, “nasıl oluyor” diye sorun, bizde sizleri muhattap alıp anlatalım, ardından “hani bunun ara formları” deyin, bizde “ahanda bunlardır” diye size bir dizi geçiş canlısı sunalım, sonra da “bunlar farklı canlıların” diye dumurlara vesile, cahilce laflar edin…
Alıntı:
Onlar arkadaki ufak yüzgeci kullanmayı sağlıyorlar. Onlar da olmasa o yüzgeç kullanılamazdı. Bunu artık olarak değerlendirmek yanlış.
|
Yanlış mı biliyorum diye kontrol ettim; Afedersiniz ama, siz hangi “arkadaki ufak yüzgeçlerden” bahsediyorsunuz? Hiçbir -çağdaş- balina türünde “arkada ufak yüzgeç” yoktur, olmadığına göre kullanamaması da pek bir şey ifade etmiyor. Yukarıdaki gibi mutasyon veya gen dizilimi sonucu bu “ufak arka yüzgeç”lerle doğanlar istisnai ve atalarından arta kalan genetik “artık” yüzündendir.
Alıntı:
Yunusun öbür yarısı ve kaynağı nerede acaba? ((: Sen onlara bakınca nasıl ayak görüyorsun anlamadım.
|
Siz söyledikten sonra diğer yarısını iletiye ekledim:
Kaynak:
http://www.msnbc.msn.com/id/15581204/
http://abcnews.go.com/Technology/wireStory?id=2629683
Tamam itiraf ediyorum, sizin gibi art niyetli insanların yanlış anlayacağı şekilde ifade etmişim. Arka ayak değil, “arka ayağı andıran, ayak artığı yüzgeç” olacak.
Alıntı:
Altı parmaklı insan doğmuyor mu? 6. parmak körelmiş organ mı?
|
Altı parmak ayrı şeydir. Ufacık bir mutasyon, altıncı parmağın çıkmasına neden olabilir. Çünkü parmak, genlerde olan bir bilgidir, bu yüzden beş tane yerine altıncıya neden olacak mutasyon, herhangi parmağının iki kere oluşmasına neden olabilir; Zaten bu pek çok yapının oluşmasına neden olan bir mutasyon türüdür(örn. kaburga, kuyruk, omurga). Ancak “arkadaki ufak yüzgeç” öyle değildir. Yaratılışçıların iddia ettikleri gibi olarak “arkadaki ufak yüzgeç” olmaksızın tasarlanmış, yani DNA’sında “arkadaki ufak yüzgeç” ile ilgili herhangi bir gen bulunmayan canlıyı , “arkadaki ufak yüzgeç” varedecek tek bir mutasyon ihtimal dışıdır. Ancak birikimli doğal seçilim sonucu “arkadaki ufak yüzgeç” bir geçmişi olup, bu genetik bilginin artık olarak kaldığı canlı için böyle bir şey söz konusudur. Kendimi tekrar etmekten nefret ediyorum ama, anlamamakta diretmeniz beni buna zorluyor.
Alıntı:
Evet colleteral, çarpıtmaların sınır tanımamış.
|
Deyip, bushbaby fotoğrafı ekleyip şunları söylemeniz, sizin bilimden ne kadar uzak, bilgisisiz olduğunuzu ortaya koyuyor…
Alıntı:
Bakın, üstteki resimde BUSHBABY isimli canlıyı görüyoruz. Colleteralin savunduğu balina evrimine ne kadar da uygun bir varlık değil mi? ((:Bushbaby isimli canlının kulakyapısı nasıl olmuş da Ichthyolestes isimli yürüdüğünü zannettikleri balinanınkine dönüşmüş acaba? ((: Arada başka bir şey de yok? Gerisini yazmaya gerek yok zaten bunu gördükten sonra.
|
Fotoğrafın altında, ne demiş “bir Kara Memelisi(Bushbaby)”, balina atası denmiş mi? Eh be cahil adam, hadi bilimden anlamıyorsun, neden bilimsel bir tartışmaya giriyorsun? Anlaşılan, sana yine bilgi aktaracağız… Lütfen biraz bilgilenip geliniz, size en temel mevzuları anlatmaktan sıkıldım.
Bak şimdi aslanım, bilimde “referans örneği”, “kontrol deneği” vb. şeyler vardır. Hemen örnek vereyim(Deney için), mesela genetik araştırması yapıyorsun ve 3 tane genetik değişikliğin neye neden olduğunu anlamak için üç tane deneğin genetik bilgisinde değişiklik yapacaksın. Bilimde kabul görmesini istiyorsan, bazı şartları yerine getirmen gerekir, aynı anne-babaya sahip deneklere yapmalısın, genetik değişiklik dışında etmenin deneği bozmasına neden olmaması için mümkün olduğunca aynı şartları sağlamalısın VE EN AZ BİR TANE, GENETİK DEĞİŞİKLİK YAPILMAMIŞ, AYNI ŞARTLARDA BULUNUCAK KONTROL DENEĞİ KULLANMALISIN. Böylece, deney ortamında, farklı bir nedenden ötürü değişiklik olursa bunu kontrol deneği üzerinde görürsün. Ve tabii ki karşılaştırmalarını bu kontrol deneği üzerinde yaparsın…
Şimdi, sen hala o Bushbaby’nin ne olduğunu anlamamışsındır. O bir referans örneğidir; Tam bir kara memelisi olan, ağaçlara adapte olup, miskin miskin etrafına bakınan çağdaş bir memelinin orta kulağığıyla, 50-45 miyon önce yaşamış balina atalarının arasındaki farkları, benzerlikleri görebilmen, özetle karşılaştırman için konmuştur. O şemayı ne ben hazırladım, ne de o bilimden anlamayan tarikat şeyhi *** hazırladı. İşleri bilim olan Londra Üniversitesi anatomi uzmanı profosörler(Prof Chris Dean, Prof Susan Evans, Prof Fred Spoor, Dr Yoshiyuki Yamamoto) hazırladı. Bu yüzden, konuşmadan önce iki kere düşünmelisin…
***’dan alıntıladıklarının cevabını http://kodoman.wordpress.com/2007/06…evrimine-dair/ adresindeki yazımda bulabilirsin.
Alıntı:
Colleteral, o burun delikleri oraya nasıl geldi?
|
Nasıl olduğunu sürekli olarak anlatıyoruz!.. Tekrar deniyelim:
Mutasyonların ürettiği varyasyonlardan burnu yukarıda, yani su yüzeyine yakın olanlar, avantajlı oldukları için yaşamını devam ettirip dominant olur ve buda burnun alna doğru ilerlemesine yol açar.
Size bunları sürekli anlatıyoruz, ardından “hani ara formlar” dediğinizde, aynen gösteriyoruz, yine nasıl oldu demeye çalışıyorsunuz. Ehh be güzel kardeşim, nasılı anlatıyoruz, geçiş türlerini gösteriyoruz, günümüz türlerindeki arta kalanlarını gösteriyoruz(pelvis, bacak artığı arka yüzgeçle doğanları), herşeyi gösteriyor, anlatıyoruz… Aynı tas, aynı hamam…
Alıntı:
Niye yer değiştirdi bana açıklar mısın?
|
Çünkü, suda yaşayıp, akciğer solunumu yapan bir canlının burnunun su yüzeyine yakın olması çok büyük bir avantajdır.
Alıntı:
Bu delikler, bahsettiğin şekilde evrimleşmiş olsaydı eğer, burun deliği sadece o 3 noktada olmaz, kafaya geçene kadar sayısız yerde olurdu.
|
Şart değil! Kafanın ucundaki burnu, ortaya alan bir mutasyon imkan dahilindedir, -başka türlerde- böyle bir mutasyonun örnekleri de vardır. Bu burun, estetik olarak pek hoş olmayacaktır ama… bu hayvanlar dünyasında çoğu zaman, çokta önemli değildir. Ardından gelecek evrimsel süreç, bu burnu daha makul hale getirecektir[*]. Çünkü, bu burnun az da olsa neden olabileceğı aerodinamik dezavantaj gibi nedenlerden dolayı tekrardan doğal seçilim süreciyle(lütfen, tekrar tekrar, herşeyi baştan anlatmamı istemeyin… evrim sürecini sürekli olarak anlattım, anlattığım model üzerinden süreci kafanızda canlandırabilmelisiniz, olmuyorsa sizdeki bir problemdir) daha adapte hale getirecektir.
Böyle olmasa bile, bu aradaki “sayısız yerdeki halini” bulmamız fosilleşme teorisi gereği şart değil, hatta zordur. Çünkü, her canlı fosilleşmez, hatta çok çok büyük bölümü fosilleşmez, fosilleşen istisnai örnekleri bulabiliyoruz. Böyle canlılar vardıysa bile fosilleşmemiş olabilir veya fosilleştiyse bile henüz bulmamış olabiliriz.
[*]Burada anlatılan, *** ve takipçileri tarafından sürekli çarpıtılan Sıçramalı Evrim modelidir. Sıçramalı Evrimi, mükemmel organ oluşturan, ihtimal dışı mutasyonlar gibi sunup çarpıtan edepsizlere verilecek cevaplarım da elbette mevcuttur.
Alıntı:
Ama elinde böyle bir fosil var mı diye sorsam sana, alacağım cevap belli.
|
Pardon ama, kaç tane “ara” istiyorsunuz? Sonuç itibariyle istediğiniz kadar “ara” oluşturabilirsiniz.
- Ara formlar nerede?
- Burada
- Peki bunların ara formları
- Burada
- Peki bunların ara formları
- …
Bu ve bunun benzeri talepler, balık-amfibi, balina, at, kuş, insan sürecinde sürekli olarak sunuluyor. Her sunulan “ara”nın ardından yeni “ara” talepleri gelmeye devam ediyor. Mevcut canlıdaki ayakların, pelvisin, burnun, kulağın, kuyruk yüzgecinin vb… hepsinin “ara”ları sunuluyor, halen “ara” talep etmeye devam ediyor, ancak bu “ara”ların hangi şartlarda tatmin edici olacağını, neden olacağını/olmadığını sunmuyor. Kıvırıyorsunuz.
Alıntı:
1)Bu canlılar hangi tarihlerde yaşamışlar?
|
Tamam resimdeki metinler ingilizce ama rakamlarıda mı okuyamıyorsun? 50 ve 25 milyon ve sonuncusuda modern yunus.
Alıntı:
Asbyl L. Camp, paleontoloji kaynaklarına dayanarak konuyu şöyle açıklar:
|
Kimdir bu Asbyl L. Camp? Kariyeri nedir?
* Florida Üniversitesi mezunu[*]
* Duke Üniversitesine Hukuk Fakültesi doktora kazanmış
* Harding Din Üniversitesi’nin[**] ve Velma R. West Greek Award’ın(prestijli, ilahi ödüller, dağıtan bir organizasyon) İlahiyet Uzmanı ödülü kazanmış.
* Halen Arizona’da ki, Hristiyan Klisesi Üniversitesi’nde PAPAZ‘lık yapmaktadır!
Peki bunları hangi kaynağında belirtmektedir?
Yaratılış Araştırma Topluluğu’nun, Yaratılış Meselesi adlı yayınında Balina Evrimi Abartısı isimli makalesi!
Adamın ne biyololojik, ne de paleantolojik kariyeri var! Akademik kariyeri ilahiyat üzerine kurulmuş! Tek bir tane prestijli bilimsel yayında çalışması yayınlanmamış! Bu adamın biyolojik ve bilimsel bir konu üzerine yaptığı değerlendirmeyi nasıl ciddiye alacağız? Doğru ya, tarikat şeyhi ***’da “bilimseldi”!
Camp’i bu konuda uzman olarak göremeyeceğimize göre, buradaki kaynak, dolaylı, yani değersiz kaynaktır. Eğer *** değerli kaynak(biz buna “cited” diyelim, türkçe tam karşılığı var mı bilmiyorum) kullanmak istiyorsa, Camp’in yazılarında -varsa- kullandığı kaynakları kullanmalıdır. Ancak biz yine de değerlendirelim.
[*] Onca araştırmama rağmen, mezun olduğu bölümü bulamadım. Ama, kariyerine bakılacak olursa hukuk fakültesi veya ilahiyet fakültesi diyebiliriz sanırım.
[**] Amerika’da, özel(bizdeki vakıf üniversiteleri gibi), dini üniversite açılabilmekte.
Alıntı:
Standart sınıflamada, Pakicetus inachus geç Ypresian dönemine dahil edilir,
|
Külliyen yalan! Erken Ypresian dönemine dahil edilir. Verdiğim şemaya bakmanız yeterli olduğu gibi, Pakicetus fosilleri 52 milyon yıla dayanır, ki bu da, Eocene devrinin ve Ypresian döneminin başlangıcına denk gelir.
Dönemlerin yıl aralıklarını vermekte fayda var(kaynak: en.wikipedia.org).
Priabonian (37.2 ± 0.1 – 33.9 ± 0.1 Milyon Yıl Önce)
Bartonian (40.4 ± 0.2 – 37.2 ± 0.1 Milyon Yıl Önce)
Lutetian (48.6 ± 0.2 – 40.4 ± 0.2 Milyon Yıl Önce)
Ypresian (55.8 ± 0.2 – 48.6 ± 0.2 Milyon Yıl Önce)
Alıntı:
ama çeşitli uzmanlar bu tarihin gerçekte erken Lutetian devri olabileceğini belirtmektedirler.
|
Kimdir bu “çeşitli uzmanlar”? Uzmanlıkları nelerdir? Dayanakları nelerdir? 52 milyon yıllık fosili bulunan bir canlı nasıl 6-8 milyon yıl geriye atılır?
Alıntı:
Eğer daha genç olan bu yaş (erken Lutetian) kabul edilirse, o zaman Pakicetus’un yaklaşık olarak, Rodhocetus ile, yine Pakistan’da bulunmuş bir erken Lutetian fosili ile çağdaş olduğu sonucu çıkacaktır.
|
Bu çok büyük bir “EĞER”!
Eğer benim yaşım 150 ise balkan savaşları hakkında tanıklık edebilirim!
Alıntı:
Dahası, Pakicetus ile aynı tabakada ama 120 metre yukarıda bulunan Ambulocetus’un yaşının da Pakicetus ile aynı oranda yukarı alınması gerekecektir. Bu, Ambulocetus’un Rodhocetus’tan ve muhtemelen Indocetus’tan ve hatta Protocetus’tan daha genç olduğu sonucunu doğuracaktır.
|
Bir TARİKAT ŞEYHİ, bir PAPAZIN, DİNİ bir organizyosunun, BİLİM DIŞI BİR KONUYU(yaratılışçılık) ele alan yayınında yayınlanan bir makalesine ÇEŞİTLİ uzmanlar dayandırdığı iddiasını kaynak göstererek BİLİMSEL BİR KONU OLAN TARİHLENDİRMEYİ VE SINIFLANDIRMAYI TOPYEKÜN “YIKIYOR”!
Tebrik ediyorum efen’im! Az önce 300-400 yıllık bilim birikimini, metodunu yerle bir ettiniz! Artık 400 yıl önceki birikime ve metodolojiye geri dönebiliriz!
Alıntı:
Burnun sadece deliği yer değiştirmiş olamaz, vücutta solunum sisteminin de sürekli ona göre şekillenmesi gerekir.
|
Sözkonusu fosillerin burnu, kafanın alın diyebileceğimiz bölgesinden, kafanın ucuna doğru giden borudan ibarettir denebilir. Ve evet işte bu yüzden, sadece deliğin yer değiştirmesi yeterlidir!
Vücutta derken, akciğer ve benzeri solunum sistemi parçalarından bahsediliyorsa saçmalıktan başka birşey değildir!
Alıntı:
***’nın kulak örneğinde verdiği gibi, solunum sisteminin de şekli değişirken canlı milyonlarca yıl tam şekillenememiş, ne idüğü belirsiz bir solunum sistemine ve benzerlerine sahip olacaktı ve bu da canlı için dezavantajdı.
|
Saçma bir gerekçeye dayandığı için, saçma bir önerme.
Tek bir dayanağı olmayan, kendi çıkarımlarını kanıt olarak gören ve göstermeye çalışan, biraz kurcalamaya kalktığınızda, aslında ne dediğini kendisininde bilmediği ortaya çıkacak önerme.
Alıntı:
Hem kulak hem burun hem de diğer organlar değişim içindeyse eğer, bu canlı nasıl rahat yaşayacaktı bana onu da açıklar mısın?
|
Evrim dendiğinde, kafanızda nasıl bir hokus-pokusvari şey oluşuyor bilmiyorum ama… Bu yukarıdaki cümlenin, evrimi bilen biri için ne kadar komik geldiğini size tarif edemem!
Canlı sürekli, olur olmadık değişikliklere uğramaz. Herhangi bir dönemden, herhangi bir canlı türü için anlık bir zaman kesitini ele alırsanız(mesela günümüz), türler ortalamada hep tutarlı olacaktır. Çünkü, tutarlı, yani “rahat” olanlar ayakta kalacaktır. “Sürekli orası burası değişen canlı”, ancak zaman kesiti genişletildiği taktirde görülecektir.
Alıntı:
Değerlendirilmelerinde sürekli olarak aradaki türleri görmezden gelip (böyle bir şeyin olmadığından yazının başında bahsettim, burada colleteralin çarpıtmasını görüyoruz), zincirin en başıyla- en sonunu değerlendiriyor. (Colleteral’a kalsa öyle)
|
Pekala bana o yazıdan, Pakicetus ile Ambulocetus arasındaki farkları evrimsel imkansızları irdeleyip değerlendirdiği bir kısım göster. Ondan sonra Ambulocetus ile Rodhocetus, ardından Rodhocetus ile Procetus… değerlendirmeleri göster. Daha da önemlisi makalede, Procetus, Kutchicetus, Durodon, Aetiocetus gibi şemada olupta adı bile geçmeyen türlere ne demeli?
Pakicetus’u değerlendirirken, -benim gibi- evrimciler tarafından ardılı olduğu iddia edilen Ambulocetus’le arasındaki farklara mı, yoksa çağdaş balinalarla olan farklardan mı bahsediliyor? Hemen bir iki örnek:
* Pakicetus için: “Oysa fosilin “balina” olmakla yakından-uzaktan bir ilgisi yoktu.”
* “Ancak Pakicetus ve Ambulocetus ile bu deniz memelileri arasında çok büyük anatomik farklılıklar vardır.” (Pakicetus’la Ambulocetus arasında bir değerlendirmemidir, yoksa “deniz memelileri” arasında mı?)
* Dört ayaklı bir kara memelisi olan Ambulocetus’ta omurga, leğen (pelvis) kemiğinde bitmekte ve bu kemiğe bağlı güçlü bacak kemikleri uzanmaktadır. Bu tipik bir kara memelisi anatomisidir. Balinalarda ise omurga kuyruğa doğru kesintisiz devam eder ve leğen kemiği bulunmaz.(Ambulocetus’u Rodhocetus’la mı, yoksa çağdaş balinalarla mı karşılaştırmaktadır?)
* “Nitekim Ambulocetus’tan 10 milyon yıl kadar sonra yaşadığı düşünülen Basilosaurus aynen bu anatomiye sahiptir.”(Ambulocetus’la Basilosaurus arasında kaç tane tür vardır? TAMI TAMINA 4, YAZI İLE DÖRT)
Bunlar gibi daha bulunabilir…
Olayları kimin çarpıttığını sizin taktirle belirleseydik… Yanmıştık!
Alıntı:
(Hayır evrimsel süreç değil, keyfiyete göre hangi canlıların iskeleti uygun görüldüyse onları ardı ardına dizme hilesi görülüyor)
|
Keyfiyet? Siz okumadınız galiba? Auditory Bulla, pelvis, ayak, burun, orta kulak! Bunların hepsi fosil dizisi içinde tutarlı bir şekilde çağdaş balinaları işaret etmektedir.
Alıntı:
(Aslında geçiş sürecinin tutarsızlığını en basit kulak ve burun örnekleriyle bile göstererek, herkesin içinden çıkamayacağı konuları dahi herkesin anlayacağı netlikte ortaya koyuyor. Balinaların arka yüzgeçleri de körelmiş ayak değildir.)
|
Sizin hiç kulak ve burun değerlendirmeniz olmadı ki! Bunca yazı boyunca, ya HY’den alıntıladınız, ya da “nasıl geldi acaba”, “bu nasıl oldu acaba”, “o öyle olamaz ki gibi kişisel subjektif değerlendirmelerde bulundunuz! Bunca ileti ve renk, biçimleme arasında kayda değer bir şey göremedim.
Bir de, tekrar edelim çağdaş balinaların arka yüzgeci yoktur, kuyruk yüzgeci vardır. Atalarında ise bu bacakların önce yüzgece dönüştüğü, ardından yok olduğu görülüyor. Ayrıca pelvis vardır ama ne işe yaradığı belli değildir.
Alıntı:
(Biraz daha Türkçe konuşabilir misin? Evrimcilerin, insanları inandırmak için bir sürü latince isim kullanmasını hatırladım birden.)
|
Sözkonusu kelime yabancı kökenli türkçedir, TDK’ya baktım karşılığı:
1 . Benzeşim, benzeşme.
2 . dil bilgisi Örnekseme.
3 . mantık Andırış.
Vikipedi:
Analoji,iki farklı şey arasındaki benzerlik/benzerlik(ler)ten hareket edilerek birisi için dile getirilenlerin diğeri içinde söz konusu olduğunu ileri sürmektir. Astronomi, antropoloji, psikoloji gibi daha çok benzetmeler yoluyla sonuca gitmek zorunda kalınan bilgi dallarında kullanılan bir problem çözme/sonuca ulaşma yöntemidir. Ulaşılan sonuçlar, gözlem ve deneyle kanıtlanmadıkça ihtimaliyet düzeyinde kalır.
500 adetlik kelime dağarcığıyla konuşucağım diyorsan orası başka! Ama bilim için bu dağarcık yetersiz kalacaktır, baştan uyarayımda, neye burnunuzu soktuğunuzu anlayın.
Alıntı:
Yaptığı alıntıları, kendi istediği şeyi anlatır gibi sıralayıp sunmaktadır… (Bunu senin yaptığını bu mesajında görmüş oldum)
|
* “Carroll, Pakicetus’un da dahil edilmesi gereken Mesonychid ailesinin “garip karakterlerden oluşan bir kombinasyon gösterdiğini” belirtmektedir”
Burada Caroll’dan alıntıladığı şeyde, acaba Caroll Pakicetus’un Mesonychid ailesine dahil edilmesi gerektiğini belirtmekte midir?
* “Oysa gerçekte canlının bacak kemiklerini inceleyen Carroll, bu canlının “kara üzerinde güçlü bir hareket yeteneğine sahip olduğunu” belirtir.” Yine Caroll acaba, karada güçlü hareket yeteneğini, bu bir kara canlısıdır iddiasıyla mı söylemiştir, yoksa, suya adapte olmuş canlı olmasına rağmen “kara üzerinde güçlü bir hareket yeteneğine sahip olduğunu” mu söylemiştir?
Alıntı:
(Ben senin neler yaptığını bu mesajda gösterdim. Taktir izleyenlerindir..)
|
Umarım “izleyenin” takdiri senin ki gibi değildir…