evrim-gercegi
  Ara Form
 

Evrim Teorisini Kanıtlayan Arageçiş Formları yok mu?

Evrimsel Ara-form Örnekleri

Richard Dawkins: Evrim Varsa Ara Fosiller Nerede?

Evrim Teorisi: Ardipithecus Ramidus - Fosil İncelemesi 1.Bölüm

Evrim Teorisi: Ardipithecus Ramidus - Fosil İncelemesi 2.Bölüm  

    

Evrim Teorisi: Tarihten Fotoğraf Kareleri

Zaman Kavramı ve Büyük Sayılar

 Küçük Değişimler

Ara form yoktur diyenlere cevap olsun

04 Nisan 2011 Pazartesi, 07:23 tarihinde Bilim, Felsefe ve Din tarafından eklendi

"Fosil kayıtlarındaki boşluk evrimi yalanlar " cümlesinden sıkılanlar için..

 

 

   Aslında tüm hayvanlar birer ara form örneğidir, kendisinden önce nesli tükenmiş başka bir türün evrim geçirmiş formudur. Buna biz insanlar da dahiliz ki bu yazıda onu konu dışı bırakacağım çünkü oldukça geniş bir konu. Ancak yaradılışçıların ve evrim karşıtlarının öne sürdüğü,  timsah kafalı at, inek vücutlu tilki, yılan derili fil gibi canlıların fosillerinin bulunmamış olması,  her zaman evrimi yalanlamak için bağnaz beyinlerin kullandığı saçma iddialardan biri olmuştur. Hepimiz denk gelmişizdir böyle cahilce argümanlara. Bize komik ve saçma gelse de, onlar buna kalpten inanıyormuş gibi görünüyorlar.İstediğiniz kadar ara form gösterin, hepsine bir kılıf uydurup yalanlayıp kabul etmemekte, hep daha da absürd, daha da fantastik buldukları bir kanıt daha istemekte ısrar ederler. Ama yine de, bilmeyenler ve öğrenmek isteyenler için, bazı ara formları aşağıda bulabilirsiniz. Ara form ya da yaradılışçıların kullanmayı çok sevdiği tabirle "kayıp halka"  örnekleri o kadar fazla ki,  hepsini burda paylaşmamız mümkün değil, onları da sizler incelemek isterseniz diye konunun sonuna bir liste koyuyorum. " İşte bunlardan bazıları"  demeden önce, konuya Richard Dawkins'in sözleriyle başlamak belki daha doğru olur: 

 

       " Yaradılışçılar, fosil kayıtlarını pek severler, çünkü birbirlerine sürekli "fosil kayıtlarında birsürü boşluk var" mantrasını tekrar tekrar söylemeleri öğütlenmiştir. "Bana ara formları göster!" derler. Bu "boşlukların" evrimciler için utanç kaynağı olduğunu çok ama çok büyük bir keyifle hayal ederler. Bırakın elimizde halihazırda inanılmaz sayıda bulunan ve evrimsel tarihi belgeleyen (üstelik aralarında harikulade ara formların bulunduğu) fosilleri, aslına bakılırsa, herhangi bir fosili bulabildiğimiz için bile şanslıyız. ...Kazabileceğimiz zengin fosil madenlerine sahip olmamız tam anlamıyla bir ikramiye ve her geçen gün daha da fazla fosil keşfediliyor...Fakat elbette herşeye rağmen boşluklar var ve yaradılışçılar o boşluklara hastalıklı bir sevgi duyuyor..

Fosil kayıtlarında neden bir maybağa yok? Eh, çünkü elbette maymunlar kurbağalardan gelmiyor. Aklı başında hiçbir evrimci şimdiye kadar böyle birşeyi veya tavukların timsahtan geldiğini söylemedi. Maymunlar ve kurbağaların, hiçbirine benzemeyen bir ortak atası  var. Milyonlarca tür hayvanın her biri diğeriyle ortak bir ataya sahip. Eğer evrimi kavrayışınız bir maybağa  ya da timsavuk  görmemiz gerektiğini düşünecek kadar çarpıksa, köpekomatezlerin ve filpanzelerin olmamasını da çılgıncasına ironik buluyor olmalısınız....günümüzdeki hiçbir tür diğer bir çağdaş türden türemedi(yakın zamandaki türleşmeleri saymazsak). "  

                       - R.Dawkins'in Yeryüzündeki En büyük Gösteri  kitabından alıntıdır

 

 

Archaeopteryx

  148-150 milyon yıl önce yaşamış olan ve Darwin'in "Türlerin Kökeni" nin yayınlanmasından 2 yıl sonra bulunmuş olan (1861)  dinazorlarla kuşlar arasında yer alan bir ara form örneğidir. Türe ait toplam 11 tane fosil bulunmuştur.

Küçük theropod dinazorlarla , kuşlarla olduğundan daha fazla ortak özelliği olmasına rağmen evrim karşıtları tarafından ısrarla nesli tükenmiş bir kuş olarak algılanmaktadır.Dinazorlara benzer keskin dişleri , 3 tırnaklı pençeleri, uzun kemikli bir kuyruğu, öldürücü pençe adı da verilen ikinci ayak parmağı ve birçok başka iskeletssel benzerlikleri vardır. Ama bunun yanında uçuş tüyleri de vardır, bu nedenle kuş ile dinazor arası bir canlıdır.

 

Archaeopteryx

 

solda Archaeopteryx kuyruğu--sağda modern kuş kuyruğu

 

 Nature 'ın 2010 Mayıs ayı sayısında yayınlanan makalede, Archaeopteryx'in fosilleşmiş kanatlarında, bazı kimyasal maddelerin izlerinin bulunduğu bildirildi. Uzmanlar bu maddelerin varlığının, dinozorlarla kuşlar arasındaki evrimsel bağa yeni bir kanıt oluşturduğu kanısında.Amerikan Bilimler Akademisi (PNAS) dergisinde yayımlanan araştırma, Amerikalı ve İngiliz paleontologların, 19. yüzyılda ortaya çıkarılan 150 milyon yıllık Archaepteryx fosilinde,  Archaepteryx'in kanatlarından gelen kimyasal maddelerin izlerine rastladıklarını belirtiyor.

 

Archaeopteryx,fosile göre canlandırma

 

Araştırmaya göre paleontologlar, ilkel kuşun fosilleşmiş kemiklerinde çinko, bakır ve modern kuşların kanadında da bulunan az miktarda fosfor ve kükürt tespit etti. Bilim adamları, fosfor ve kükürdün kuşların sağlığı için gerekli olduğunu, çinko ve bakırın da kuşların besinlerinin içinde yer aldığını belirtiyor.Bu maddelerin Archaeopteryx fosilinde bulunmasının, evrim zincirinde bu ilkel kuşla dinozorlar arasındaki bağı kanıtladığı ifade ediliyor.Fosilin ABD'nin California eyaletindeki Stanford üniversitesinde X ışınlarına tabi tutulduğunu söyleyen ve araştırmayı kaleme alan Dr. Roy Wogelius, "Bugüne dek, hep kuşlarla dinozorlar arasındaki fiziksel bağdan söz ediyorduk, şimdi de aralarında kimyasal bağ bulduk" diye konuştu.

 

Archaeopteryx

 

ilk bulunan tüyü

 

 

Odontochelys semitestacea

Çin’de bulunan 220 milyon yıllık sucul bir kaplumbağadır.

 

Odontochelys

 

Ancak günümüz kaplumbağalarının aksine dişleri vardır, kaburgaları düz ve geniştir, kuyruğu çok daha uzundur ancak hepsinden ilginci yarım kabuğu vardır; karnı plastron adı verilen ve modern deniz kaplumbağalarınınkine benzeyen bir kabukla kaplıdır. Fakat kabuğun karapaks adı verilen sırt kısmından yoksundur.  Yani yarım kabuklu bir kaplumbağadır ve mükemmel bir ara form örneğidir. 

 

Odontochelys

 

Odontochelys

 

 

Odontochelys

 

 

 

Tiktaalik Rosae

 

375 milyon yıl önce yaşamış, ilk fosil 2004'te Kanada'da bulunmuştur. Balıktan kara canlısına, yani tetrapod (4 ayaklı) canlılara geçişi temsil eden örneklerden biridir.

 

Tiktaalik roseae, fosilden canlandırma

 

Tiktaalik hem ilkel balıklarla, hem de ilk tetrapodlarla ortak özellikler taşır. İlk bakışta, balıklarla ortak özellikleri dikkat çeker: Yüzgeçler, solungaçlar, pullar gibi.Ama aynı zamanda tıpkı timsahlarda olduğu gibi kafası yassıdır ve gözleri kafasının üzerindedir, omuzları kafatasına bağlı değildir, böylece boynunu çevirebilir, ki bu da balıklarda olmayan bir özelliktir. Ayrıca karada solunuma yardımcı olmayı ve vücudu destekelemeye yarayan ve de ilk tetrapodlarda görülen kaburgalara sahiptir. 

 

Tiktaalik roseae

 

Tiktaalik'in karada yürüyüp yürüyemediğine dair farklı görüşler olsa da, genel kabul gören görüş; bir amfibiyen gibi yürüyemediği, hayatını daha çok sığ sularda geçirdiği, zaman zaman da ön uzuvlarıyla karaya sürünerek çıkıp avlanıp suya geri girdiği yönündedir.

 

 

 

Ambulocetus 

 

"Yürüyen balina"  da denilen Ambulocetus, balina evriminde temel bir ara form örneğidir. 49-50 milyon yıl önce yaşamıştır.Balinaların, kara canlılarından evrimleştiğine dair bir geçiş formudur. 

 

Ambulocetus, fosilden canlandırma

 

 

Ambulocetus

 

3 metrelik bir memeli timsaha benzetilebilecek olan bu canlı, arka ayakları karada yürümektense yüzmeye daha elverişli olduğu için açıkça bir amfibiyendi. Tıpkı balinalar gibi sırtını dikine hareket ettirerek yüzerdi. Dişlerinden yapılan kimyasal çalışmalara göre tatlı ve tuzlu su arasında geçiş yapabilme özelliği vardı. Dış kulağa sahip değildi, karada avını bulmak için kafasını yere dayıyor olabilirdi. Bilim adamları  Ambulocetus’u ilkel bir balina olarak  kabul eder çünkü onlarla aynı  sucul adaptasyonlara sahiptir: Suyun altında yutkunmasına yarayan bir burnu ve su altında işitmeye yarayan, balinalarınkine benzer periyotik kemikleri vardır. Ayrıca dişleri de ilkel cetaceanlara benzer. Not: cetacean=memeli deniz hayvanları

Ayrıca balina evriminde  şu türler de sayılmalıdır:  IndohyusBasilosaurusDorudon , Zeuglodon

 

 

 

Anchiornis huxleyi (en eski tüylü dinazor)

 

   Çin’de bulunan tüylü ve dört kanatlı, eksiksiz küçük dinazor fosili , o zamana kadar bilinen en eski tüylü dinozor "archaeopterix"ten daha eski; 155 milyon yıllıktır. Anchiornis huxleyi, "teropodlar" olarak adlandırılan ve kuşlarla akraba oldukları düşünülen familya içinde yer almıştır.

 

Anchiornis huxleyi, fosilden canlandırma

 

Anchiornis huxleyi'nin özellikle ayak civarının bol tüylü oluşu, evrime yeni bakış açısı getirmiştir. Araştırmacılara göre, ön ve arka ayakların alt kısımlarıyla kuyruktaki tüyler, dört kanat ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Ancak büyük tüyler, sonraki kuş evrimi sırasında daha da büyürken, arka kanatların tüyleri küçülüp kaybolur.

 

Fosildeki tüye rengini veren melanozom pigmentlerinin incelenmesi sonucunda, bütün hayat döngüsü boyunca bu canlının aldığı renkler ortaya çıkarılabildi ve böylece, Anchiornis huxleyi, aynı zamanda rengini kesin olarak belirleyebildiğimiz ilk mezozoik dinazor örneği de olmuş oldu.

Dinazorlardan kuşa evrim konusunda önemli bir buluştur, aynı zamanda tüyün evrimine dair de oldukça önemli veriler sağlamıştır. 

 

Anchiornis huxleyi

 

------------------------------------------------------------------

 

Yazmaya kalksak aslında bütün bilinen fosiller birer geçiş formudur, evrimin yavaş yavaş ve birikerek ilerlemesine birer kanıttır ama insanlar daha çarpıcı örnekler arıyor genelde.

Merak edenler veya evrim konusunda şüphesi olanlar, aşağıdaki listeden araştırmaya başlayabilirler:

 

Balıktan amfibiyene:  

 Paleoniscoids ,OsteolepisAcanthostega, Ichthyostega, Eusthenopteron, Tiktaalik, SterropterygionPanderichthys, Eryops, ElpistostegeObruchevichthysHynerpeton , Tulerpeton, Labyrinthodonts ,Lungfish(ciğer balığı)

 

Amfibiyenden sürüngene: 

  Proterogyrinus, Limnoscelis, Tseajaia, Solenodonsaurus, Hylonomus, Paleothyris, Seymouria

 

Sürüngenden memeliye:

   Paleothyris, Protoclepsydrops haplous, Clepsydrops, Archaeothyris, Varanops, Haptodus, Dimetrodon, Sphenacodon, Biarmosuchia, Procynosuchus, Dvinia, Thrinaxodon, Cynognathus, Diademodon, Probelesodon, Probainognathus, Exaeretodon, Oligokyphus, Kayentatherium, Pachygenelus, Diarthrognathus, Adelobasileus cromptoni, Sinoconodon, Kuehneotherium, Morganucodon,  Eozostrodon, Morganucodon, Haldanodon, Peramus, Endotherium, Kielantherium, Aegialodon, Steropodon galmani, Vincelestes neuquenianus, Pariadens kirklandi, Kennalestes, Asioryctes, Cimolestes, Procerberus, Gypsonictops

 

Dinazordan kuşa:

AllosaurusCoelophysis, CompsognathusEoraptor, Epidendrosaurus, Herrerasaurus, Ceratosaurus, Allosaurus, Compsognathus, Sinosauropteryx, Protarchaeopteryx, Caudipteryx, Velociraptor, Deinonychus, Oviraptor, Sinovenator, Beipiaosaurus, Lisboasaurus, Sinornithosaurus, Microraptor , Archaeopteryx , Rahonavis, Confuciusornis, Sinornis, Patagopteryx, Ambiortus, Hesperornis, Apsaravis, Ichthyornis,Columba

 

 

 --------------------------------------------------------------------------

  Bundan sonra göreceğiniz örnekler, günümüzde nesli tükenme tehlikesi altında bulunan, ama halen yaşamakta olan bazı canlılardır ve bugün yaşayan her canlı gibi bir geçiş canlısıdır. Onları buraya koyma sebebim, evrim karşıtlarının illa ucube canlılar görme isteklerini biraz da olsa yatıştırmak, buyrun burdan yakın diyebilmektir. Kalkıp nesli tükendikten sonra biz görmedik, fosillere nasıl inanacağız, ya yalansa diyen bilim düşmanlarına da biraz kapak olsun istedim, geleceğe yatırım:) Diğer bir sebep de, burdan tüm arkadaşlara çevreye ve doğaya karşı daha saygılı olma çağrısı veya hatırlatması yapmak istememdir. Gezegenimizin şu anki tüketim şekli devam ederse bunlar ve daha da başkaları,  belki 100 yıl sonra yok, onlara iyi bakın..

 

 

 

Ağaç kangruları bugünkü kanguru ve valabilere benzeyen bir canlıdan evrimleşmiştir. Yerde yaşamaya elverişli pek çok standart makropod özelliği taşırken ( dev arka bacaklar ve uzun ayaklar), ağaçta denge sağlamak amacıyla uzun bir kuyruk ve tırmanış için güçlü ön ayaklar, bunların altında tutunmaya yarayan lastiksi-yapışkan ayak tabanı geliştirmişlerdir. 

 

Tree Kangaroo

(Ağaç kangurusu)

 

 

Ajolote

(ayaklı yılanlar)

 

 

Fire Ant 

(Ateş karıncası)

 

 

Axolotl

(Ambystoma mexicanum)

 

 

Jerboa

(Cırboğa)

 

Okapi

 

 

Platypus

(Ornitorenk)

 

 

Quagga

(NESLİ TÜKENMİŞTİR, Fotoğraf Londra hayvanat bahçesinde çekilmiş ve 1870den kalmıştır)

 

 

Trionychidae-

Soft shelled turtle

(yumuşak kabuklu kaplumbağa)

 

 

Solpugid (Sun Spider)

(10 bacaklı gibi görünse de öndeki çift dokunaçtır, her örümcek gibi 8 bacağı vardır)

 

 

Tapir

 

 

Purple frog

2003 yılında keşfedilmiş bir türdür

 

Triops

Yaşayan fosil olarak kabul edilir. Fosil kayıtları 300 milyon yıl öncesine kadar gider ve hala yaşamaktadır

 

Saiga

 

Saiga

 

 

Frogfish

Akdeniz hariç tüm tropikal ve sub-tropilakal denizlerde yaşar

 

 

 

Son olarak;

Merak edenlerin araştırabilmesi için türlerin İngilizce isimlerini de yazdım çünkü malesef  Türk internet siteleri hem bu konuda fazlasıyla yetersiz, hem de TARAFLI. Türkçe ve İngilizce Wikipedilerini kıyaslayabilenin kıyaslamasını tavsiye ederim, özellikle evrim ve evrimle ilgili konularda ( fosil kayıtlarında mesela) inanılmaz büyük yalanlar ve taraflı yorumlar var.

Kısaca inanmayın, güvenmeyin Türk sitelerine arkadaşlar! Mümkün olduğunca bilimsel sitelerden yapmaya çalışın araştırmalarınızı. 

 

Yazan ve hazırlayan:  Bhr Klç

 

Kaynakça:

 

- Richard Dawkins Official Web sitesi

- Science Daily

- Nature

- Wikipedia

-Tiktaalik roseae web sitesi




Evrimde Ara Geçiş Formu Olmadığı Söylenemez

Özellikle bizim ülkemizde Evrim Teorisnin doğruluğunu gösteren "ara geçiş formu"nun olmadığı düşünülmektedir. Bunun sebebi çoğu kişinin sadece Google'ı açarak Evrim'i aratmaları ve karşılarına çıkan onlarca kopya siteden yanlış ve bilimsel olmayan, tamamen ideolojik bilgiler edinmeleridir. Bu sitelerde "evrim yoktur, kanıt yoktur, ara geçiş fosili yoktur" gibi tamamen safsata ile dolu bilgiler vardı. Oysa işin aslı böyle değildir.

Şimdiye kadar sayısız fosil bulunmuştur. Bulunan fosiller evrimi mükemmel derecede açıklayamasa da yeterli derecededir ve artık şüphe duyulmasına gerek bile kalmamaktadır. Bu konu hakkında bir çok örnek vermek sanırım çok daha isabetli bir karar olacaktır;
 




Balıktan hem su hem karada yaşayan amfibyumlara geçişi gösteren ara formlar;

Gogonasus,
Tiktaalik rosae,
Osteolepis,
Eusthenopteron,
Panderichthys,
Elginerpeton,
Obruschevichthys,
Hynerpeton,
Tulerpeton,
Acanthostega,
Ichthyosgtega,
Pederpes finneyae,
Eryops...
 
Amfibyumlardan ilk sürüngenlere geçiş aşamasını gösteren formlar;

Proterogyrinus,
Limnoscelis,
Tseajaia,
Solenodonsaurus,
Hylonomus,
Paleothyris...
 
Dört ayaklı sürüngenlerden memelilere geçişi gösteren formlar;

Protoclepsydrops,
Clepsydrops,
Dimetrodon,
Procynosuchus...
 
İki ayaklı sürüngenlerden kuşlara geçildiğini gösteren formlar;

Compsognathus,
Protoavis,
Pedopenna,
Archeopteryx,
Changchengornis,
Confuciusornis
Ichthyornis...

Balinaların evrimini gösteren formlar;

Pakicetus,
Ambulocetus,
Kutchicetus,
Artiocetus,
Dorudon,
Aetiocetus,
Basilosaurus,
Eurhinodelphis...
 
Atların evrimini gösteren formlar;

Hyracotherium,
Mesohippus,
Parahippus,
Merychippus,
Genus,
Pliohippus,
Equus...

İnsanın evrimi gösteren formlar;

Pierolapithecus catalaunicus,
Ardipithecus,
Australopithecus,
Australopithecus robustus,
Homo rudolfensis,
Homo habilis,
Homo erectus...
 
   -ORTAK ATA-   
Fosil Kalıntıları-İlk Atalarımızın Kesfi

 

İLK ATALAR

 

EN YAKIN AKRABA

 

VAHŞİ AİLE

 

Evrim Teorisi: Geçiş Formları

 

İnsan Türünün Evrimi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara
Başlığın diğer anlamları için, Evrim (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
 
soldan sağa doğru)
 
üst :H. habilis, H. ergaster, H. erectusorta : H. antecessor - kadın erkek, H. heidelbergensis
alt :
H. neanderthalensis - kız, erkek, H. sapiens sapiens

İnsan türünün evrimi , zamanımızdan yaklaşık 3,5 milyon yıl önce başlamıştır. İnsan adını hak eden başlangıç noktası ise Homo cinsinin ortaya çıkması ile olmuştur. Çağdaş tipte homo sapiens altürünün ilk ırkı olan Cro-magnon İnsanı ise zamanımızdan 50 bin yıl önce ortaya çıkmıştır.

En uzak ata

Fosil kayıtlarından izlenebilen ve insanın atası olduğu düşünülen en uzak köken orman tabanında yaşayan yumuşakcalarla beslenen bir prosimiyen olduğu görüşü yaygındır. Bu canlı 70 milyon yıl önce orman tabanını bırakarak orman tavanına yani ağaçlara sıçrayan bir türdü. Uzmanlarca bu türe ağaçsivrifaresi denmiştir. 

Ağaçsivrifaresi yaklaşık 50 milyon yıl boyunca ağaçlarda yaşadığı sanılmaktadır. Bu süre sonunda bedeni irileşmiş, iskeleti dikilme yönünde gelişmiş, parmakları nesneleri güçlü bir şekilde kavrayacak şekilde gelişmiş, gözleri üç boyutl olarak görme olanağı verecek şekilde yanlardan önlere doğru kaymıştır 


İnsanın oluşumu

İnsan evrimi diye nitelendireceğimiz bölümde Homo sapiense kadar gelen türler ve özellikleri şöyledir:

ağaçlarda yaşayan plesiadabiformeler
  • 100 milyon yıl önce eteneli doğuran memeliler evrimleşmiştir.
  • 70 milyon yıl önce ağaç sivri faresi
  • 65 milyon yıl önce ağaçlarda yaşayan plesiadabiformeler
  • 55 milyon yıl önce, başparmağı öteki parmaklarının karşısına konuşlanabilen canlıların (adabiformeler) yeryüzünde görülmeye başlaması
  • 50 milyon yıl önce simiyenler
  • 40 milyon yıl önce göz çukurları öne kaymış olup üç boyutlu görebilen primatların (haplorhinler) ortaya çıkması
  • 30 milyon yıl önce antropoidler
  • 25 milyon yıl önce insanınkine benzer diş yapılı eski dünya maymunlarının (catharhinler) görünmeye başlaması


100 milyon yıl önce ortaya çıkan memeli sınıfı prosimiyenler ve antropoidler olarak çatallanıp iki primat takımına ayrıldığı düşünülmektedir. Antropoidler ise kuyruklu maymunlar ile kuyruksuz maymunlar olarak bölündüğü tahmin edilmektedir.

Hominidae (Büyük insansı maymunlar)

Hominoidlerin taksonomi ağacı

Hominidae, tarih öncesi insansı canlıları ve insanı kapsayan bilimsel aileye verilen addır.

Eski dünya kuyruksuz maymunlarından 7 – 7,5 milyon yıl önce soyu orangutan’a varacak olan pongidler cinsi ayrılmıştır

Ponginae
Homininae – insan türüne giden yol

Homininae

6 milyon yıl önce günümüzün goril şempaze cinslerini oluşturan atalar ayrılmıştır

Gorillini
Hominini – insan türüne giden yol

Hominini (İnsansılar)

Günümüzden 5 milyon yıl önce homininilerin yolu ayrılmıştır.

Panina
Hominina – insan türüne giden yol

Hominina (İki ayak üzerinde durabilen insansılar) 

4,5 milyon yıl önce iki ayağının üzerinde duran hominianlar ortaya çıkmıştır.

Ardipithecus
Australopithecus – Yakın hayvan atalarımızın kuzeni
Kenyanthropus
Orrorin
Paranthropus
Sahelanthropus
Ramapithecus – Yakın hayvan atamız. İnsanın bilinen en eski soyu ve ilk homo türlerinin ortak atası.
Homo

Homo (insan ve yakın akrabaları) 

Homo cinsi 3 milyon yıl önce hominianlardan ayrılmıştır.

Homo antecessor
Homo cepranensis
Homo erectus (Dik insan) – Homo habilisten türemiş uzak insan atası
Homo ergaster
Homo floresiensis
Homo georgicus (Gürcü insanı)
Homo habilis (Yetenekli insan) – Modern insanın(Homo Sapiens Sapiens), ilk uzak insan atası
Homo heidelbergensis
Homo neanderthalensis (Neandertal insanı)
Homo rhodesiensis
Homo rudolfensis
Homo sapiens – Yakın insan
Homo sapiens sapiens – Günümüz insanı

Fosil

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara
Dinozor fosili
Silüriyen Orthoceras fosili.

Fosil, havayla teması aniden kesildiği için korunabilmiş canlı kalıntılarına verilen genel addır. Kabuk, kemik, diş, tohum, yaprak gibi.

 

Fosilleşme şekilleri

  • Fosilleşme şu şekilde olabilir;

1- Canlı organizmanın kömürleşmesi

2- Canlı organizmaların sadece kemiklerinin kalması ya da izlerinin kayaçlar arasında oluşması

3- Buz kütleleri içinde canlının hiç bozulmadan kalması

4- Amber, reçine, doğarlar

5-mermer

En son çıkarılan fosiller

  • Araştırmacılar, 2006 yılında Antarktika'nın bir adasında 70 milyon yıl önce yaşamış bir bebek plesiyozorun kemiklerini gün ışığına çıkarmışlardır.
  • ABD'li paleoantropolog Tim White'ın bulduğu Ardipithecus ramidus, 4,4 milyon yıl önceye tarihlendirilmiştir. Aynı grubun bir alttürü sayılan ve yine Tim White'ın bulduğu Ardipithecus kadabba'nın yaşı ise 5,7 milyon yıl olarak saptanmıştır. Daha bulunan iki fosilden ilki 6 milyon yaşındaki Orrorin tugenensis, Kenya'da Tugen tepesinde; diğeri ise, yaklaşık 5-7 milyon yıl ile Fransız paleoantropolog Michel Brunet tarafından Çad'da bulunan Sahelanthropus tchadensis'te keşfedilmiştir. Bunlar, gösterdikleri genel özellikler açısından da "hominid" (çağdaş insan, fosil insan ve onların doğrudan ataları) sayılmaktadır.

ülkemizde bulunan fosiller Türkiye'nin fosil stoğu açısından zengin olduğu tahmin edilmektedir. 2006 yılının Temmuz ayında Kırıkkale'de jeolojik kazı yapan Türk bilim insanları, tarihin en büyük memeli hayvanlarından olan gergedana ait 25 milyon yıllık fosiller bulmuşlardır. Kırıkkale'nin Delice ilçesi yakınında çalışan Maden Tetkik Arama (MTA), Paris Ulusal Doğa Tarihi Müzesi ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Bölümü uzmanlarından oluşan bir ekip, anne, baba ve altı aylık bir yavruya ait gergedan fosillerine ulaşmıştır.

  • Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesindeki bir kum ocağında, paleontolojik çağa ait olduğu sanılan fosil bulundu.11 kilo ağırlığında ve 30-35 santimetre uzunluğundaki kemiğin ilik bölümüne bir insan eli rahatlıkla girebiliyor. Kemiğin mamut veya dinazor gibi dev cüsseli bir hayvanın ayak veya toynak kemiğine ait bir parça olduğunu tahmin ediliyor.
  • Kastamonu'da 65-70 milyon yıllık 17.5 metre büyüklüğünde mosasaur fosiline rastlanmıştı.
  • Anadolu'da bulunmuş en eski fosiller Orta Miyosen'e, yani 14 milyon yıl öncesine tarihlenmektedir. Hominoid, ilk olarak Batı Anadolu'da Paşalar kazısında ortaya çıkıyor. Orta Anadolu'da da Çandır'da tür olarak Grifopithecus alpani tanımlanıyor
  • AnkaraKızılcahamam yakınlarındaki Sinaptepe'de Prof. Dr. Fikret Ozansoy, hominoid evrimine ilişkin ilk fosilleri bulmuştur. Adını 1957 yılında, Ankarapithecus meteai koyduğu bu fosil, daha sonra 'Ankara maymunu' şeklinde de tanınmıştır.

Michael J. Behe’den Ortak Atadan Türeme Üzerine

Michael J. Behe’nin, son kitabı olan The Edge of Evolution’da ortak atadan türemeyle ilgili yazdıkları yaratılışçılara ve akıllı tasarımın yaratılışçılığa yakın kanadına (ki maalesef kalabalık ve sesi çıkan kısmı bu kanatta bulunuyor)  adeta bir ders niteliğindedir:

Bir yazarın başka bir yazarın bir kelimenin yazımında yaptığı alışılmadık bir yazımda hatasının aynısı yapmasında intihal iddiasının sağlamlaşması gibi iki farklı nesil, keyfi bir genetik kaza gibi gözüken birşeyi paylaştıklarında da ortak köken görüşü ikna edici hale gelir. Bu tür bir delil insan ve şempanze genomlarında görülür. Örneğin, insanlar ve şempanzeler diğer memelilerde C vitaminine yardımcı olan bir genin bozulmuş kopyalarını taşırlar. Bunun sonucunda ne insanlar ne de şempanzeler C vitamini yapabilirler. Eğer iki türün atası bu mutasyonu taşıyorsa ve onu soyundan gelen iki türe aktardıysa bu, durumu temiz bir şekilde açıklayacaktır.
İnsanlar ile diğer primatların ortak bir atayı paylaştıklarına dair daha ikna edici delil, sadece çalışan değil aynı zamanda bozulmuş hemoglobin genlerinden gelir. İnsan DNA’sında, iki gama geni ile doğumdan sonra çalışan bir genin arasında bozuk bir gen (buna “sözde gen” denir) vardır. Bu gen, bir beta zinciri için çalışan bir geni yakın şekilde andırsa da dilizimindeki özellikler nedeniyle başarılı bir şekilde protein kodlaması yapamaz.
Şempanze DNA’sı aynı pozsiyonda çok benzer bir sözde gene sahiptir. İnsan sözde geninin başlarında, genin deaktive olmasına neden olan iki tane belirli nükleotid değişikliği vardır. Şempanze sözde geninde de tam olarak aynı değişiklik vardır. İnsan sözde geninin biraz ilerilerinde bir yerde belirli bir harf eksiktir, burada eksilme mutasyonu olmuştur. Teknik deneylerden dolayı bu silinme, geri alınamaz şekilde genin kodlamasını karıştırmıştır. Tam da aynı harf şempanze geninde de bulunmamaktadır. İnsan sözde geninin sonlarına doğru bir harf daha kayıptır. Bu harf şempanze sözde geninde de kayıptır.
İnsan ve şempanze DNA’larındaki aynı genlerdeki aynı pozisyonlarda aynı hatalar. Eğer bir ortak ata ilk olarak bu mutasyonel hatalara sahip olup sonrasında bu iki modern türün doğuşuna neden olduysa, bu durum bu iki türün neden bu hatalara sahip olduğunu açıklayacaktır. Şempanzeler ile insanların ortak ataya sahip olduğu görüşüne daha kuvvetli nasıl bir delil olabileceğini hayal etmesi zor.
Sözden genlerde elde edilen bu kuvvetli delil insanların atasından çok ötesine işaret etmektedir. Geriye kalan birkaç bilmeceye rağmen Darwin’in, Dünya üzerindeki tüm canlıların biyolojik akrabalar olduğuna yönelik tespitinin doğruluğundan şüphe etmek için hiçbir sebep yok. (Michael J. Behe, The Edge of Evolution, s. 70-71)

Sanırım M. Behe herşeyi gayet açık bir şekilde ortaya koymuş. Bunun üzerine ortak atadan türemeyle ilgili yorum yapmayı gereksiz görüyorum. Sadece ufak bir noktaya açıklık getirmek isterim. Behe’nin evrim teorisini genel kabul gördüğü şekliyle desteklediğini iddia etmiyorum. Behe, elbette evrimin tamamen doğal nedenlerle, bilinçli bir tasarımcının tasarımı olmadan gerçekleşebileceğini kabul etmiyor. Benim burada göstermeye çalıştığım şey, ortak atadan türeme gibi su götürmez delillerle desteklenen, üzerinde tartışılması bile absürt olacak bilimsel gerçeklerin bazı insanlar tarafından hem de bilimsellik kisvesi altında saldırıya uğruyor olması ve bilimsellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, dürüstlükten uzak yöntemlerle eleştiriliyor olmasıdır. Eğer gerçekleri biraz olsun önemseyen, dürüst, samimi biriyseniz bu tip bilimsel gerçekleri hedef alanlara karşı tavrınızı ortaya koymaktan çekinmeyin. Gerçekleri savunmakla nahai olarak hiçbir şey kaybetmezsiniz.

 

http://fikirsel.ipbfree.com/uploads/ipbfree.com/fikirsel/post-3-1196267269.jpg

http://www.talkorigins.org/faqs/homs/specimen.html

user posted
image
 
Ahounta Djimdoumalbaye tarafından 2001 yılında Chad'da güney sahra çölünde bulundu Tahmini yaşı 6- 7 miyon yıldır.Fosil kafası tüm olarak bulunmuştur.Küçük bir beyin kapasitesine sahiptir.Beyin hacmi 320-380 cc civarındadır.Çıkık kaş üzeri kemikleri,küçük beyin çapı,küçük köpek dişleri ilkel,kuyruksuz maymun ailesinin özelliklerini gösteriyor.

Bu özellikleri daha sonraki insansıların özelliklerine benziyor.

İki ayak üzerinde dik yürüyüp yürümediği bilinmiyor.Çünkü sadece kafatasına ait fosil bulunmuş.İskeleti yok.

Bu türün insan ve şempanzelerin ortak atası olduğu düşünülüyor.

Daha fazla bilgi için:

http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/2313695.stm

http://img158.imageshack.us/img158/1076/post71172512875lq1.jpg

Resmi buyutmek için: http://img158.imageshack.us/img158/1076/post71172512875lq1.jpg

 

user posted image

Bu günkü aslanın atalarından birisi....

http://news.nationalgeographic.com/news/bi...os/6236316.html

 

user posted image

Tiktaalik: The "Fishapod"

user posted image

Archaeopteryx: The First Bird

user posted image

Amphistium: The Halfway Flatfish


user posted image

Ambulocetus: The Walking Whale

user posted image

Homo Ergaster: The "Turkana Boy" Species

user posted image

Hyracotherium/Eohippus: The Dawn Horse


user posted image

Thrinaxodon: The Emerging Mammal
http://news.nationalgeographic.com/news/20...tion/index.html


 

Sahelanthropus Tchadensis
İnsan evrimi ile ilgili bilgilerimiz yeni fosil kayıtların bulunması ve tanımlanması ile her geçen yıl hızla değişmektedir. 30 yıl öncesine kadar insanlar ile büyük kuyruksuz maymunların yaklaşık 16-20 milyon yıl önce ortak bir atadan ayrıldıkları kabul edilmekte idi. Ayrı bir evrimsel dal oluşturan insan türlerinin, her biri bir önceki zamanda var olandan evrilen bir kaç türden oluştuğu kabul görmekte idi. Günümüzdeki durum ise çok farklıdır. Yeni fosil bulgular ve detaylı moleküler analizler insanlar ile şempanzelerin yaklaşık 7 milyon yıl önce ayrıldığını ve insan soyunun düz bir çizgiden çok ,aynı zaman diliminde yaşamış olan, birden çok türün türün oluşturduğu çok dallı bir ağaca benzediğini ortaya koymuştur.



2000 ÖNCESİ İNSAN EVRİMİ


İnsan evrimi ile ilgili fikirlerimizin nasıl değiştiğini anlayabilmek için konuyla ilgili 1990’larda kabul gören genel duruma, Ackermann ve Smith 2007’de verildiği şekliyle, bir göz atalım. 1990’larda bütün homininler (1) “australopithecine” olarak adlandırılmakta idi. Homininler basitçe 2 genel gruba ayrılabilen 5 türden oluşmakta idiler. Çiğneme işlevi gören vücut parçalarının yapısına göre ayrılan bu gruplardan daha kaba olanları doğu Afrika'da yaşamış olan Australopithecus aethiopicus ve A. boisei ile Güney Afrikada yaşamış olan A. robustus’tan oluşmakta idi. Bu soyun yaklaşık olarak 2.5 milyon yıl önce ortaya çıktığı ve Homo genusunun ilkin üyeleri ile beraber yaşadıkları ve yaklaşık 1 milyon yıl önce ortadan kalktıkları büyük oranda kabul görmektedir. Diğer grup ise Güney Afrika'da yaşamış olan Australopithecus africanus ve Doğu Afrika'da yaşamış olan A. aferensis’ten oluşmakta idi. Doğu Afrika'da bulunmuş olan A. aferensis yaklaşık 3.6 milyon yıldan 2.9 milyon yıl öncesine kadar yaşamış olup daha sonra yerini Güney Afrika'da yaşamış olan A. africanus’a bıraktığı öngörülür. Bu türün, yani A. africanus’un, 2.5 milyon yıl önce ortaya çıktığı kabul görsede, yok olmadan önce ne kadar süre yaşadığı bilinmemektedir. Bu iki tür (A. aferensis ile A. africanus) arasındaki ilişki tam olarak bilinmesede bu iki türden birinin Homoların atası olduğu yaygın oranda kabul görmektedir.


Günümüzde kaba formların, özgün besin adaptasyonlarına dayanarak, diğerlerinden belirgin bir biçimde ayrıldığı kabul edilir ve bu yüzden bu türlerin hepsi evrimsel olarak ortadan kalkmış bir yan dal olan Paranthropus cinsi içerisine alınır. Buna dayanarak Australopithecus ve Paranthopus adlı iki gruptan oluşan ana gruba Australopith adı verilmiştir (Şekil 1, Lieberman 2001).

Şekil 1

Austrolopith'lerin zamansal ve coğrafi varyasyona rağmen bir takım ortak özellikleri vardır. Bütün homininler gibi iki ayak üstünde yürüler fakat buna rağmen bu ilkin türler tırmanma yetilerini tam olarak kaybetmemiş olup kıvrık parmak kemiklerine ve gorilla benzeri kürek kemiklerine sahiptirler (Alemseged et al., 2006). Beyin ve vücut büyüklükleri şempanze boyutunda olup (McHenry 1993) gelişimsel örüntüleri modern insana oranla modern bir şempanzeye daha yakındır. Yüzleri genellikle büyük ve çıkık çeneli (prognathik) olup zamanla ileriki formlarda düzleşmeye başlamıştır.

Bu oldukça basit yapı son zamanlardaki fosil ve genetik bulgular ışığında değişmiş olup aşağıda bu yeni bulguların hominin çeşitliliği ve homininlerin zamansal ve coğrafi dağılımlarıyla ilgili düşüncelerimizi nasıl değiştirdiği özetlenecektir.

2000 SONRASI İNSAN EVRİMİ

Günümüzde hominin soyuna ait olduğu bilinen ve Miyosenin sonunda Afrikada yaşamış olduğu düşünülen 3 hominoid (2) bilinir: Kenyanın Baringo bölgesinden Orrorin tugenensis (Senut et al., 2001), Chad’dan Sahelanthropus tchadensis (Brunet et al., 2002; Brunet et al., 2005) ve Etiyopya’daki orta Awash’tan Ardipithecus kadabba (Haile-Selassie, 2001; Haile-Selassie, Suwa and White 2004). Bu türler bir birlerinden coğrafi olarak doğudan batıya 2500 km ve kuzeyden güneye 1000 km uzaklık ile ayrılmaktadır. İlişkili faunal kalıntılar Sahelanthropus’un ormanlık, savan, otlak-çayır ve sucul habitatlardan oluşan ve çöl habitlarının yakınında bulunan karışık bir çevrede yaşamakta olduğunu gösterir (Vignaud et al., 2002). Orrorin’in bulunduğu çevrenin ise açık ormanlık alanlar ile su kenarları şeklinde olduğu düşünülmektedir (Pickford and Senut 2001). Buna zıt olarak Ar. kadabba’nın ise daha ormanlık alanlarda yaşadığı tahmin edilmektedir (WoldeGabriel et al., 2001).

Fosil kalıntılar incelendiğinde her üç türün de iki ayak üstünde yürüdüğü, bunların insan soyu ile akraba olduğunu kanıtlar niteliktedir. İki ayak üstünde yürümeye dair kanıt O. tugenensis’te doğrudan olup iki proximal kalça kemiğinın varlığı şeklindedir (Pickford et al., 2002). S. tchadensis için elimizde hemen hemen kafatasının tamamı bulunmaktadır ve iki ayak üstünde yürüdüğü bilgisi kafatasının alt bölümünün iki ayak üstünde yürüyen canlılardaki gibi olduğu verisine dayanır (Guy et al., 2005). Ar. kadabba’nın iki ayak üstünde yürüdüğü savı ise proximal ayak parmaklarının daha sonradan ortaya çıkan A. aferensis’e benzemesinden ileri gelir (Haile-Selassie, 2001).

Yukarıdaki özet bir şeyi açıkça ortaya koyar; ilkin homininler oldukça farklı ve çeşitli formlardan oluşmaktaydı. Bunun yanında bu ilkin formların hemen hemen hepsi mozaik karakterlere sahiptiler. Örneğin Ardipithecus kadabba’nın diş yapısına baktığımızda hem ilkel hem de türemiş (modern) morfolojik karakterlere sahip oldukları görülmektedir (Haile-Selassi, 2001). Örneğin Ar. kadabba, Ar. ramidus’a oranla daha ince diş minelerine ve ilkel azı diş morfolojisine (ilkel karakterler) sahip iken köpek dişlerinin yapısı daha sonraki homininlere benzemektedir (türemiş karakter). Benzer bir şekilde Sahelanthropus’daki mozaik yapı, küçük beyin (ilkel karakter) ile türemiş karakterler olan küçük köpek dişleri ve orta diş kalınlığı gibi karakterlerin bir arada bulunmasından ileri gelir (Brunet et al., 2002). Sahelanthropus’da gözlemlenen ilkel şempanze benzeri neurocranium (kafatasının beyni içine alan kısmı) bu kadar geçmiş bir zamanda yaşamış bir canlı için beklenen bir durum olsa da daha gelişmiş (Homo-benzeri?) yüzün görülmesi beklenmeyen bir durumur (Guy et al., 2005). Bir başka örnek ise Orrorin’den verilebilir. Orrorin, büyük azı dişlere ve büyük vücuda sahip austrolopithlerden, küçük azı dişlere ve küçük vücuda sahip olduğu için farklılık gösterir. Bütün bunlara dayanarak Wood (2002) ileride, geçmiş zamanlara ait, bulunacak hominin fosillerinin daha önceden görülmemiş hominid, şempanze ve özgül karakterlerin karışımından oluşan mozaik yapılarda olacağını öne sürmüştür.

Bu mozaik yapının ortaya koyduğu en çarpıcı nokta, 6 ile 1 milyon yıl öncesine dayanan yakın akraba türlere ait fosil örneklerinin, türler arası morfolojik farklılaşmanın ve çeşitliliğin yüksek olduğu bir dönemden alındığını göstermesidir. Bütün bu bulgular bilim adamlarını ilkin homininlerin ortamda bulunan boş nişleri doldurmak için morfolojik farklılaşma ile sonuçlanan hızlı bir uyarlanımsal açılıma uğradığı (adaptif radiation) sonucuna götürmektedir (Begun 2004). Bu uyarlanımsal açılım sonucunda bugün gördüğümüz farklı formların ayrı türler mi yoksa tür içi varyasyonun bir parçası mı olduğu ise tam olarak bilinmemektedir (Ackermann and Smith 2007). Yaşayan primatlar ile ilgili bilgilerimize baktığımızda, kaynak (özellikle besin) kullanımından ileri gelen niş farklılaşmasının bu türlü bir çeşitlenmeye yol açabileceği görülmektedir. İlkin homininler ile ilgili bu gibi konuları açığa çıkarabilecek çalışmalar daha yeni yeni yapılmakla beraber Paranthropus grubunda görülen yüksek çeşitlenmenin besinle ilişkili olması bu olasılığı kuvvetlendirmektedir (Ackermann and Smith 2007).

Bu bilgilerimize rağmen Sahelanthropus, Orrorin ve Ardipithecus’tan oluşan bu yeni fosil örnekler arasındaki ve bunların daha sonradan gelen Austrolopithler ile olan filogenetik (akrabalık) ilişkileri tam olarak bilinmemektedir (Ackermann and Smith 2007). Bunun bir çok nedeni olmakla beraber belki de en önemli neden hominin soylarını ayırt etmede kullanılan karakterlerin hangilerinin ilkel, hangilerinin ise türemiş olduğunun tam olarak bilinmemesinden ileri gelmektedir (Pilbeam and Young 2004). Bunun en büyük nedeni homonin soylarının şempanze ile ayrılma dönemine denk gelen 6 – 8 milyon yıl öncesindeki miyosen döneminden günümüze kadar kalan ilkin insansı maymunlara (şempanze ve benzerlerine) ait fosillerin eksikliğidir (Ackermann and Smith 2007). Dolayısıyla hangi karakterin hominin soylarına özgü (türemiş) hangilerinin ise diğer insansı maymunlara özgü (ilkel) olduğu tam olarak ortaya konamamaktadır (Pilbeam and Young 2004). Tam bir filogeninin oluşturulamamasında bir başka etmen ise özellikle 5 – 7 milyon yıl öncesine ait hominin fosillerinin sayıca az olmasından kaynaklanır. Böylece hangi farklılıkların tür içi varyasyonu temsil ettiği, hangi varyasyonların ise türler arası varyasyonu temsil ettiğini söylemek zorlaşmaktadır (Ackermann and Smith 2007).

Özetle, 5-8 milyon yıl öncesine dair fosil örneklerinde görülen bu yüksek morfolojik varyasyon, insan evriminde, özellikle şempanze-hominin ayrımına yakın dönemlerde, birçok dallanmanın olmuş olduğunu gösterir (Şekil 2). Bu döneme ait fossillerin ve bu dönemde yaşamış olan homininlerin geniş ve farklı çevre yapılarına sahip bir coğrafyaya dağılmış olması aslında görülen bu yüksek morfolojik varyasyonu beklenir kılmaktadır. Günümüzde insanlar, insanların yakın akrabaları ve geçmişte yaşamış ataları ile yapılan çalışmalar insanların özellikle iskelet ve diş anatomilerinde ontogenik, eşeysel ve coğrafyaya bağlı yüksek varyasyon gösterdiğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla günümüzde bir çok bilim insanı, ilkin homininlerin sahip olduğu yüksek morfolojik varyasyonun ve mozaik yapının, farklı coğrafyalara ve habitatlara dağılmış olan homininlerin uyarlanımsal açılım ile sonuçlanan bir evrimsel sürecin sonucunda ortaya çıktığını öne sürmüşlerdir (Begun 2004).

Şekil 2


İşin ilginç yanı son yıllarda insan ile şempanze genomlarının karşılaştırılması sonucunda elde edilen moleküler verilerin aynen fosil verilerinde olduğu gibi insan evriminin daha önceden düşünülenden çok daha karmaşık olduğunu ve şeçilimsel faktörlerin (uyarlanımsal açılım gibi) önemli rol oynadığı süreçler içerdiğini göstermektedir.


GENETİK VERİ

İnsan evrimi üzerine günümüze kadar yapılan moleküler çalışmalara baktığımızda insanlar ile şempanzerlerin 5 - 8 milyon yıl önce ortak bir atadan farklılaştığı belirtilmekteydi. Fakat son bir iki yılda yapılan çalışmalar bu senaryoyu bir miktar değiştirmiştir. Kumar ve arkadaşları (2005) protein kodlayan 167 nükleer gen bölgesine dayanan çalışmaları sonucunda insanın ataları ile şempanzenin ayrımının 4.5 – 7.1 milyon yıl önce olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmayı takiben, insanın ataları ile şempanzeler arasındaki farklılaşmanın zamanını daha net ortaya koyabilmek için Patterson ve arkadaşları (2006) insan, şempanze, orangutan, makak ve gorilla’lardan elde edilen genom verisini kullanarak yeni bir tahmine gitmiştir. Araştırmanın sonucunda insanın atalarının şempanzelerden en fazla 6.3 milyon yıl önce ayrılmış olabileceğini ve hatta muhtemel ayrılma zamanının 5.4 milyon yıl önceye daha yakın olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuç 6 – 7 milyon yıl öncesinde yaşamış olan yeni hominin fosil bulguları ile ilk başta çelişiyormuş gibi görünsede aynı çalışma insanın ataları ile şempanze arasındaki ayrılma zamanının, karşılaştırılan farklı genomik bölgelere göre, ortalama 4 milyon yıldan fazla bir düzeyde varyasyon gösterdiği ortaya koymuştur. Buna ek olarak aynı çalışma insan ve şempanze'lerdeki X kromozomlarının diğer bütün bölgelere oranla çok daha benzer olduğunu ve bu kromozomun diğer bütün bölgelerden yaklaşık 1.2 milyon yıl sonra türlere özgülleştiğini ortaya koymuştur. Bunun yanında hem şempanze hem de insanlardaki X kromozomunun geçmiş zamanlarda yüksek oranda şeçilime maruz kaldığı ortaya konmuştur.

Veride görülen bu garipliği açıklamak için araştırmacılar, ilkin şempanze insan ayrılmasından sonra, belirli bir süre boyunca şempanzeler ile insanların atalarının hibritleştiğini ve yaklaşık 6.3 milyon yıl önce bu farklışmanın tamamlandığını öne sürmüşlerdir. Bu hibritleşme insan ve şempanze genomlarındaki farklı bölgeler arasındaki farklılaşma süreleri arasında görülen ortalama 4 milyon yıla varan farkı açıklayabilir: bazı lokuslarda insan ve şempanze soyları ilkin ayrılmayı belirten farklılaşma oranları gösterirken bazı bölgeler geçmiş dönemlerdeki hibritleşmelerden dolayı daha düşük oranda farklılaşma gösteririler. Dahada önemlisi hibritleşme insan ile şempanzeler arasında, X kromozomunda görülen düşük farklılaşma oranını da açıklayabilir. İki farklı tür arasındaki hibritlerin (verimli döllerin) oluşabilmesi için X kromozomlarının bir birleri ile uyumlu olması şarttır. İki farklılaşmış populasyon arasında gen akışı gerçekleşiyor ise oluşan düşük uyumlu hibritleri ortadan kaldırabilmek içim X kromozomunda farklışmaya yol açacak güçlü bir şeçilimin olacağı açıktır. Şempanze ve insanlardaki X kromozomlarının bu şekilde kuvvetli bir şeçilim etkisi altında kaldığı Patterson 2006 da açıkca ortaya konmuştur.

Genetik verilerin ortaya koyduğu şempanze ile insan arasında ilkin ayrılmadan sonra gerçekleşen bu hibridizasyon aynı zamanda ilkin hominin fosil verilerinde (Sahelanthropus, Orrorin ve Ardipithecus) görülen mozaik karakterleri (hem daha ileri insansı karakterleri hem de şempanzelere özgün karakterleri) açıklayabildiği gibi neden Sahelanthropus gibi, hominin türleşmesinden önce var olan bir hayvanın homininlere özgü karakterlere sahip olduğunu da açıklayabilir.

Şempanzeler ile homininlerin ilkin farklılaşmadan sonra hibritleştikleri olgusuna bütün bilim insanları henüz ikna olmuş olmasa da yapılan başka moleküler çalışmalar da insanın ataları ile şempanzeler arasında gen aktarımı olduğunu doğrulamaktadır (Innan and Watanabe 2006).

SONUÇ

Toparlamak gerekirse yaklaşık 7 milyon yıl önce yaşamış olmasına rağmen Sahelanthropus tchadensis’in hem şempanze benzeri ilkel karakterlere hem de daha ileri hominid türlere benzer türemiş karakterlere sahip olmasından dolayı insan evrimi ile ligili teorilerin çökmüş olduğu savı tamamen geçersizdir. Sahelanthropus tchadensis ve benzeri mozaik karakterlere sahip başka homininlerin 6-8 milyon yıl önce Afrika'da yaşamış olduğu, hem son dönemlerde yapılan moleküler çalışmalar ile büyük oranda örtüşmekte hem de moleküler verilerde görülen şempanzeler ile insanın atalarının tam farklılaşma gerçekleşmeden önce hibritleştikleri savını kuvvetlendirmektedir. Bunun yanında moleküler veri aynı zamanda bize insan evriminin 1990'ların sonuna kadar düşünüldüğü gibi basit değil aksibe seçilim gibi oldukça karmaşık evrimsel süreçlerin etkisi altında gerçekleşmiş olabileceğini göstermektedir. Sahelanthropus tchadensis ve benzeri ilkin homininlerin fosillerinde görülen yüksek morfolojik ve coğrafi varyasyon, uyarlanımsal açılım gibi son derece önemli bir evrimsel sürece işaret ettiği için bu yönden de insan evrimi ile ilgili son hipotezleri desteklemektedir.



Resim Eki
Resim Eki

 
 
 
  Bugün 10 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol